Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kosova Dayanışma Derneği'ndeyiz.
İçerisi vahşetin tanığı Kosovalılar'la dolu.
Adı Recep Ferri.
Kosova Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nde profesör.
Cehennemden yolculuğu, İstanbul'da henüz birkaç saat önce noktalanmış. Yüzü bembeyaz. Gördükleri ve yaşadıklarının sarsıntısı hala sürmekte.
En yakın arkadaşı olan Arnavut lider Fehmi Agani, bir arkadaşının cenazesinden dönerken Sırplar tarafından alınmış ve idam edilmiş.
Ferri de ailesini alıp Kosova'dan ayrılmış.
Bu nasıl vahşet?
Sırplar'ın 72 saat önce astığı Fehmi Agani, hukuk profesörü. Kosova Anayasası'nın altında imzası var. Daha önemlisi, geçen haftalarda Fransa'nın Ramboulliet Şatosu'nda Sırplar'la barış görüşmelerinde Kosova tarafını temsil ediyordu.
Karşılıklı barış görüşmeleri masasına oturup konuştukları yani diplomatik statü tanıdıkları resmi sıfata sahip sözcüyü, cenaze dönüşü tutuklamak... Ve ayaküstü yargılayarak idam etmek, dünya siyaset tarihinde görülmemiş bir olay.

Dostoyevski bile...

Prof. Ferri, Slavlar'ın dehası Dostoyevski'nin şöyle yazdığını söylüyor:
"Slavlar'ın insanlık suçlarını ve vahşetini başka hiçbir kökende bulamazsınız. Kendi atalarını bile öldürmüşler ve derilerini yüzüp, odalarının duvarlarına asmışlardır.
Bize yaptıkları vahşet doğalarında var."
Nitekim...
Salondaki gençler fotoğraf çektirmek istemiyor. "Bizim medyaya konuştuğumuz saptanırsa, Sırplar, geride kalan yakınlarımızı öldürür" diyorlar.

Ölümü bekleyiş

Sevilay 8 yaşında.
Babası, anası ve erkek kardeşi ile kaçmışlar.
Çocuk gözüyle Kosova'daki dramı anlatıyor:
"Birazcık korkuyordum. Geceleri bodruma iniyorduk. Sabaha kadar bekliyorduk. Top sesleri kesilince, gene yukarı çıkıyorduk. Kaçarken, yolda da biraz korktum. Bazen bizi durdurdular ama sonra bıraktılar."
Sevilay'ın sözlerini babası tamamlıyor:
"Her durduruşta, Sırp askerlere 100 mark ödedim. 500 metrede 5 defa durdurulduk. Parayı vermezsen geriye..."
Salondaki gençlere "neden savaşmadıklarını ve buraya geldiklerini" sordum.
İşte cevapları:
"Sırplar, genç erkekleri toplayıp hapsediyor ya da vuruyorlar. Bizleri toplayabilirlerdi.
Ayrıca...
Elimizde silah yok ki çarpışalım.
Üstümüze ağır silahlarla geliyorlar. Bomba ve makinalı kullanıyorlar. Biz, bıçakla ve baltayla mı kendimizi savunalım?"
Direniş örgütümüz UÇK (Kosova Kurtuluş Örgütü) var. 30 - 40 bin silahlı direnişçi. Ama onlar kırsalda, ormanda. Kaçanların bir kısmı onların yanında gizleniyor.

Bosna ile fark

Bosna'da Sırplar'a karşı direniş, başarılı oldu. Kosova'da aynı sonuç alınamaz mı?
Kosova Cumhuriyeti Türkiye Temsilcisi Enver Tali ve Kosova Dayanışma Komitesi üyesi Rafet Karyağdı'dan dinleyelim:
"Macaristan, Avusturya, Almanya ve Hırvatistan'dan (hatta Türkiye'den) Bosna'ya silah yığıldı.
Kosova'da ise, Müslüman nüfusun elinde silah yok. UÇK, terör örgütü sayıldığı için Kosovalı Arnavutlar'a silah ambargosu uygulanıyor.
Bosna bir cumhuriyetti. Bütün kurumlar Bosnalılar'ın elindeydi.
Kosova'da ise 2 milyon Arnavut ve Türk'ü, birkaç bin Sırp yönetiyor.
Yani...
Kosova ile Bosna'yı karşılaştırmak yanlış olur."
Peki...
NATO'nun katliamı önlemek için 2. aşama hava harekatına geçerek, alçaktan uçan A - 10 uçaklarıyla, Sırp kasaplarının tanklarını, zırhlı araçlarını ve katil birliklerini vurması yeterli mi? Bu kadarı Miloşeviç'i durdurur mu?
Gazeteci İmer Klokoçi "Kesinlikle hayır. Kara harekatı şart" cevabını veriyor.
Prof. Ferri, onu tamamlıyor:
"Karael, Beyaz Kartal, Beyaz Kaplanlar gibi paramiliter Sırp terör örgütleri, bizlerin sokaklarımızda, dükkanlarımızda, okullarımızda hatta evlerimizde... Birer ikişer kişi gelip, öldürüyorlar. A - 10 uçakları, havadan bunları nasıl görecek de, vuracak?"
Bakalım Primakov'un Miloşeviç ve Schröder ile görüşmesi silahların susması umudunu verecek mi?



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr