Güneri CIVAOĞLU
Ankara'da
vak'a-i İnan konuşuluyor.
Yani...
Kendi partisinin karşı oylarına rağmen,
Kamran İnan'ın,
RP ve
DYP oylarıyla
Dışişleri Komisyon Başkanı seçilmesi...
Bu yerin
CHP'li
Murat Karayalçın'a verilmesi için Hükümet ortaklarıyla
CHP arasındaki anlaşmanın bozulması...
Baykal'ın
"durumumuzu gözden geçiririz" diyerek hükümete destek konusunda
"aba altından adeta sopa göstermesi..." Böylece,
vak'a-i İnan giderek
vak'a-i Hükümet'e mi dönüşecek?
RP açısından elbette bu
vak'a-i hayriye (hayırlı vak'a) olabilir.
Zaten,
DYP ve
RP oylarının,
Kamran İnan'a verilmesinin nedeni de buydu.
Meclis Başkanlığı seçiminde de aynı şeyi yapmışlardı.
İnan, yıllardır iç dünyasında - haksız da sayılmayacak - kırıklıklar yaşıyor.
Dışişleri Bakanlığı'na getirilmemesi için bütün iktidarların kendisine tavır koydukları gibi bir izlenime sahip olabilir.
Hatta bu izlenim,
Güneydoğu kökeni nedeniyle - belki de - bir alınganlık oluşturmuştur.
Siyasi psikomotöründe yıpranma yapmış olabilir.
Oysa... Belirtmeliyiz ki, İnan,
Atatürk'çü,
Atatürk'ün
"Ne Mutlu Türküm Diyene" tanımı içinde sağlam bir milliyetçi, yüksek düzeyde entellektüel, ciddi ve saygın bir devlet adamıdır.
Bir de, dürbünün öbür tarafından bakalım.
Bu
Dışişleri Komisyon Başkanlığı öyküsünü gerçek boyutlarıyla yansıtalım:
Ülkü Güney, bir bilge politikacıdır. Grup Başkan Vekili olarak, partisindeki kırık milletvekillerinin nabızlarını tutar.
Onları partiye yeniden ve gönülden kazanacak formüller üretir.
Güney'in,
İnan'ın içdünyasındaki kırıklıkları da onarma çabaları vardı. Bundan bir süre önce
Başbakan Mesut Yılmaz'a durumu anlatmış ve
"İnan'ın Dışişleri Komisyonu Başkanlığı'na getirilmesi için" O'nun onayını almıştı.
Sonra...
İnan'a da telefon ederek
"acaba bu görevi kabul eder misiniz" diye sormuştu. Aldığı cevap, "ben grubumun emrindeyim" olmuştu.
Güney'e göre bu görüşmede
"Hesaplarımıza göre, bu görev bizim partide kalıyor. Ama biz dıştan destekli bir koalisyon hükümetiyiz. Gene de ihtiyatlı söylüyorum" kaydını da yapmış.
Ancak... Daha sonra
DTP, DSP ve
CHP ile komisyon başkanlıklarının paylaşımı görüşmelerinde
CHP dayatmış.
"Başkan bizden olacak... Murat Karayalçın adayımızdır. Bu konuda ödün vermeyiz." Çünkü...
Baykal bir siyasi üslup uyguluyor. Kendinden önceki
CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin'i
Meclis Başkanı seçtirdi. Bir önceki
Başkan Karayalçın için vermekte olduğu mücadele ve gösterdiği direniş, onun dar çevreci ve dışlayıcı değil, kucaklayıcı politika üslubu benimseyişinin göstergesi olarak yorumlanmalıdır.
Dışa dönük mesaj ise, az sayıda milletvekili ile sonuçlar alabilmektir.
CHP muhalefetle işbirliği yapsaydı, daha fazla başkanlık alabilirdi. Ama, sadece
4 komisyon başkanlığı istedi. Bunların icracı bakanlıklar olmamasını kabul etti.
Anayasa, denetim, insan hakları ve Dışişleri ile yetindi.
Baykal şöyle diyor:
"Bana Başbakan'ın taahhüdü var. Bunu yerine getiremezse, Hükümet sorunu yapmam, ama, komisyonlar için yaptığımız anlaşmayla da, artık kendimi bağlı saymam. Hükümet, komisyonlardan dışlanabilir." Baykal'ın üslubu ve gerekçesi böyleyken...
Onun dayatmasına
DSP tüyleri diken diken olarak karşı çıkıyor.
"Dışişleri Bakanlığı bizde, komisyon da bizde veya Hükümet ortaklarından birinde olmalı. CHP'ye veremeyiz" diyor.
Konu,
Güney tarafından
İnan'a çıtlatılıyor.
İnan "Karayalçın Kıbrıs konusunda çok kötü imtihan vermiştir. Çekilsin... CHP başka bir aday göstersin ben adaylığımı koymam" görüşünü bildiriyor.
Yani... Kendi kişiliğine dönük sorun yaratmıyor.
Güney, son güne, hatta, son saate kadar mekik diplomasisi yapıyor. Sonuç alamayınca top
Mesut Yılmaz'da kalıyor.
Yılmaz, Ecevit'le konuşuyor.
Bir koalisyon krizini önlemek üzere Ecevit'ten,
"Karayalçın için onay" alıyor. Durum
Komisyon Başkanlık seçimlerine
1 saat kala
Güney tarafından
İnan'a bildiriliyor.
Sonrası malum...
İnan, RP ve
DYP'nin oylarıyla başkan seçilmiş bulunmakta.
Baykal, Yılmaz'ın durumu çözmesini bekliyor.
Pazartesi günü
İnan'ın seçimi
Anavatan yetkili kurullarında görüşülecek.
Disiplin Kurulu tarafından
geçici olarak ihraç edilirse, İçtüzük gereği
İnan'ın Başkanlığı ve hatta
komisyon üyeliği düşer.
Fakat, bu şık olmaz.
Ama... Kendi partisinin değil
RP ve
DYP oylarıyla komisyon başkanlığında kalmayı denemek ise,
İnan'ın çizgisine yakışır mı?
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr