Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Panelin duyarlı çizgisine renk kattı.Hangi panel... Hangi tartışma?Anlatayım.Brüksel Egmond Sarayının konferans salonu... 40 kişilik oval konferans masası...Egmond Sarayındaki, Belçika IRRI Kraliyet Enstitüsü ile Marmara Grubu Vakfının ortak düzenlediği bir etkinlikteyiz. Konu "Türkiye üzerinden Batı ve İslam diyaloğu..." Paskalya tatilinin başladığı gün olduğu için, ilginin zayıf kalacağı düşünülmüştü.Oysa... Koca salon doldu. Ayakta kalanlar bile vardı.İslam kavramı, zaten gündemdeki konuların ilk sırasında.ABye üyelik olasılığı da, Batı - İslam diyaloğu bağlamında Türkiyenin önemini tırmandırıyor. Kıbrısta dananın kuyruğunun kopacak olması ise çorbanın tuzu ve biberi...Böyle olunca AB ülkelerinin tatile girdiği Paskalya günü bile, tarihi Egmond Sarayının geniş salonu dolabiliyor.Hem de "uçuk - kaçık vakti bol takımıyla" değil...Ağırlıklı konuşmacılar ve izleyiciler de vardı. İşte Türkiye... Demokrasiyle yönetiliyor... Ve bir İslam ülkesi değil mi?" Bu soru Türkiyenin AB için önemini irdeleyen tartışmaların tam orta yerine düştü. Tartışmaların ince ayarını yansıtayım:1- Konuşmacıların ve tartışmaya katılanların bir kısmına göre İslam dini ile demokrasi bir arada olamaz. İslam dini dünyevi bir yönetimdir. "Anayasalarında İslam devleti" yazan ülkelere laik Türkiye, örnek olamaz.2- Türkiye, laik bir ülke değildir. Sözgelişi; laik ülkede, devletin, dini düzenleyen ve kontrol altında tutan bir Diyanet Başkanlığı nasıl olabilir? Din adamları devletten maaş alıyorsa, devlet ve din iç içe geçmiş, laiklik gölgelenmiş demektir. O devlet laik olamaz.Avrupa kamuoyu, Türkiyenin üyeliğiyle laik yapısının bozulacağından kaygılıdır.3- Amerikanın "seküler" kavramıyla, Avrupanın "laisizm" kavramı ayrıdır. Türkiye laiktir. "Avrupa Laisizmini" kabul etmiştir. ABye üyelik yolculuğu bu bakımdan uyumlu bir süreç olabilir. İslam dünyasının yeniden yapılanmasında, AB üyesi laik ve demokrat bir Türkiye örneği önemlidir........Bütün bunlar tartışılırken AKPnin anatomisine teşhis konmak isteniyordu. "Hala İslamın mesajını mı veriyor" sorgulaması Erdoğanın konuşmalarından pasajlarla kanıtlanmak istendi... Ve tam tersine "AKP, Türkiyeyi, ABye taşıyacak" iddiası da yine Erdoğana ait olan "değiştim" mesajları ile sorgulandı. Hangi Türkiye? Tartışmaları bir yana koyuyorum.Türkiyeye tarih verme konusunun karara bağlanacağı 2004 sonu yaklaşırken bazı "kıvırtmalar" hissettim.Örneğin...- "Başörtüsü ormanı" deyimi kullanıldı. AB, yıllarca özgürlükler adına "örtülü başları" demokrasi rüzgarıyla okşar gibiydi. Şimdi ise "örtülü başların" çoğalmasını "görüntünüz bize uymuyor" iddiasına gerekçe olarak mı kullanacak? Bundan zaten kaygılıydım.- "AB Hıristiyan kulübü değildir" tezini çürütmek için, Türkiyenin üyeliği şart değil... Sırada Makedonya, Arnavutluk gibi Müslüman nüfusu yüksek ülkeler var. AB dokusunu bozmayacak bu küçük ülkelerin üye yapılması "Hıristiyan Kulübü" iddialarına yanıt olacak hazırlıkların kokusu mu? İslam dünyasına da mesaj olabilir.- Türkiyeye "tam üyeliğe yakın özel bir statü" verilmesi, yine - ısıtılıp - konuşulmaya başlandı.Sonuç..."Kıbrıs dosyasında" sağlam durmak ve bu süreçten sonra hiç soluklanmadan, yeni yeni uç vermeye başlayan böyle karşı tavırlarla uğraşmak zorundayız."Birincil - ikincil hukuk" vıdı - vıdılarından çok daha önemli. g.civaoglu@milliyet.com.tr Kıvırtmalar