Güneri CIVAOĞLU
NECMETTİN Erbakan'ın,
Başbakan Mesut Yılmaz'ı ziyareti bağlamında dışa yansıyan gündem şudur:
"1- Siyasi Partiler Yasası'nda değişiklik yapılarak Erbakan ve 5 arkadaşının yeniden seçimlere girmelerinin sağlanması... Ve RP'nin yerine kurulacak partinin de kapanmasını önleyecek yasal güvencelerin getirilmesi.
2- RP'nin yerine kurulacak partinin örgütlenmesini tamamlamasına, kongrelerini yapmasına, seçimlere katılma hakkını elde etmesine kadar erken Genel Seçimlerin yapılmaması.
3- Erbakan, Yılmaz'dan bu isteklerine karşın, iktidara bazı ilginç ikramlarda (!) bulunuyor; CHP desteği olmasa da, Meclis'ten çıkartmak istediği başta vergi reformu olmak üzere - ülke yararına sayılabilecek -
bütün yasalar için, arkadaşlarının oy desteğini vaat ediyor. Böylece - iktidarı, CHP ipoteğinden kurtarmak -
rolünü üstleniyor.
4- Erbakan'ın ikramları(!) arasında - iktidardan bu uyumu görürse, mensuplarını ve tabanını sokağa dökmemek -
de var."
İlk
3 madde üzerinde kısaca duracağız...
4. madde ise çok duyarlı.
Aynı sırayla görüşlerimizi yansıtıyoruz.
"1- Anayasa'da değişiklik için kapatılan RP'li milletvekilleriyle Anavatan milletvekillerinin oy toplamı yeterli değildir.
Siyasi Partiler Yasası'nda değişiklik içinse, bu işbirliği, gerekli çoğunluğu sağlar.
Ancak...
Bu girişimler, yani, RP ile böylesine içli dışlı ilişki üzerine hükümetin çökmesi olasılığı hiç de az değil.
Ecevit'in DSP'si ve Cindoruk'un DTP'si desteğini çekebilir.
Yılmaz, CHP ipoteğinden kurtulayım derken, hükümetteki 2 ortağını birden yitirebilir. Kendisini kapatılmış ve hükmi şahsiyeti kalmamış bir partinin isimsiz grubuyla başbaşa bulur.
Yılmaz, herhalde böyle bir yanlışı yapmaz... - RP'den transferlerle milletvekili sayısını yükseltme -
yolunu, daha güvenli bulacaktır.
2- Seçimler konusunda CHP ipoteğinden kurtulayım derken, RP'nin dümen suyuna girmek de, siyaset mantığının ve güncel gerçeklerin dışındadır.
Yılmaz'ın kendi partisine rakip bir partiyi güçlendirmek için özel bir takvim uygulayacağını sanmak saflıktır.
Zaten bunları Erbakan da iyi bilmektedir.
Ancak, ileride Anavatan'ı demokrasi ve insan hakları düşmanlığı gibi bir netameli parsele sıkıştırmanın hesapları içindedir.
3- Erbakan, ancak günlerle sayılabilecek çok kısa bir süre sonra milletvekilliğini yitirecektir. Hiçbir partide aktif politika yapabilme olanağı yoktur.
Buna rağmen, hukuken artık hiçbir ilişkisi kalmayacak 150 milletvekili adına nasıl oluyor da konuşabiliyor ve güvenceler verebiliyor? - Onların oylarını yönlendirebileceği -
iddiasında nasıl bulunabiliyor?
Aslında bu güvence iddiaları, hem Anayasa'nın ve Siyasi Partiler Yasası'nın ihlali anlamına gelebilir... Hem de RP'nin yerine kurulabilecek yeni partiyi de kapanma riskiyle karşı karşıya bırakır.
Çünkü...
RP'nin kapatılmasına sözleriyle neden olmuş olan eski Genel Başkan'ın, yeni partiyi yönlendirme iddiası - bu ikinci partinin RP'nin devamı olduğunun -
kanıtını oluşturabilir.
Oysa Anayasa - kapatılan bir partinin yerine adı değiştirilerek yenisi kurulamaz -
hükmünü getirmiştir.
Fiilen Erbakan tarafından yönlendirilen ve yönetilen bir yeni parti, RP'nin devamı sayılabilir."
Erbakan'ın
"iktidardan uyum görülmesi halinde tabanın sokağa taşmasını önlemek" vaadine gelince...
Bu çok duyarlı bir ifadedir.
Doğru olmamasını diliyoruz.
Ancak, eğer doğruysa...
RP tabanın sokağa inmesini ve taşkınlıklar yapmasını önlemek vaadi, bunun tersi görüntülerin de
sorumlusu olmak anlamına gelebilir.
Yani...
"RP adına sokak gösterileri ve üzücü eylemler başlarsa, bunun kasıtlı olarak engellenmediği" çağrışımını yaptırır.
Bugüne kadar böyle tavırların içinde görmediğimiz
Erbakan için talihsiz bir ifade...
Ayrıca...
"Aba altından sopa göstermenin" izlenimlerini veriyor.
Bu da yanlış.
Nihayet...
Siyaset bir kez
sokağa taşarsa ve
eyleme dönüşürse nerede duracağı ve kimlere zarar vereceği öngörülemez.
Örneğin...
Son
"le nouvel Obseervateur" dergisi İslam Özel Sayısı yayınladı.
Bu sayının
16. sayfasında
Cezayir'deki
Siyasi İslamın Partisi FIS içinde silahlı bölünmeye işaret edilmekte.
Partinin kaynağını esnaf ve küçük burjuvadan alan kanadı
AIS (İslami Selamet Ordusu'nu) kurmuş.
Partili gençlerin silahlı eylem grubu ise
GIA (Silahlı İslam Grubu) adını almış.
İslami siyaset iktidarı için bu
iki silahlı örgüt kendi aralarında vuruşuyorlar.
Cezayir'de dökülen kanların büyük kısmı, bu
iki silahlı İslami siyaset örgütünün çatışmaları ve iç hesaplaşmaları nedeniyledir.
Bir kez sokağa inildi mi... şiddete başvuruldu mu... kan dökmeye başlanıldı mı... sonu yoktur. Şiddet, İslami siyasetin kendisini de vurur.
Erbakan'ın,
Yılmaz'la konuşmasının medyaya yanlış yansıdığına inanmak istiyoruz.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr