Yanlış sloganlarla sanki 3 Kasım seçimlerine Atatürk sokuluyor. Atatürk’ün partisine, Atatürkçülüğe oy isteniyor.
Ya Atatürk adına oy istemeyen bir parti kazanırsa? Örneğin AKP...
Millet "Atatürk’ü istememiş, Atatürkçülüğe hayır" mı demiş olacak?
Ulusun tamamına ait olan ve hepimizin paylaştığı yüce değerler seçim malzemesi yapılmamalı.
Taha Akyol’un benzetmesi ile siyasi partilerin oyları çöldeki kum tepecikleri gibi her seçimde yer değiştiriyor.
Atatürk’ün yüce adını, bu ortak değerimizi kum tepeciklerine gömecek söylemler - iyi niyetli de olsa - çok yanlış.
Belden aşağı vurmak
Bir başka yanlış Bülent Ecevit’in kullandığı "ulusal sol" kavramı.
Yani... Sadece DSP "milliyetçi..." Diğer sol partiler "milli değil..."
Komprador mu? Dışarıdan güdümlü mü?
Ulusal değerlere ihanet halinde mi?
Böyle bir ayırım Türkiye’yi gerer.
Tehlikeli kırılmalar yaratır.
Bazı partilerin Meclis’e girmelerini "bölücülük" tehlikesi olarak tanımlayan Ecevit, bölünme tehlikesine açık böyle mesajlarla çelişkide değil mi?
Milli" olmayı sadece kendi partisine tapulayıp diğerlerini Türkiye coğrafyasının dışına sürmek vahim yanlış.
Eğer Derviş’in Dünya Bankası kökenli olması ve IMF ilişkileri için böyle bir gönderme yapıyorsa, Ecevit neden onu ABD’den çağırdı, bakan yaptı ve 17 ay süreyle ekonominin dümenini ona bıraktı? Neden istifasını verdiği zaman "Türkiye’nin size ihtiyacı var" diyerek göreve devam etmesini istedi?
Ecevit YTP’yi kastetmiş ise... Dört yılı aşkın süreyle Türkiye’nin dış politikasını neden İsmail Cem’e emanet etti?
Apo yandaşlığı
Devlet Bahçeli Başbakan Yardımcılığı süresinde genelde devlet adamı imajını çizdi. Birkaç çıkışı dışında uzlaşmacı, ılımlı bir liderdi. MHP’yi sistemle barıştırdı.
Zaman zaman oy kaybını ve tabanındaki rahatsızlıkları göze alarak doğruların yanında yer aldı.
Ama... "İdam, Kürtçe eğitim ve Kürtçe yayın" gibi konular nedeniyle diğer partileri "bölücü örgütün yandaşları olarak" ilanı da çok tehlikeli bir yanlışlık değil mi?
Bahçeli, diğer partileri, siyasetleri nedeniyle eleştirebilir.
Fakat... "Bölücü örgütle omuz omuza" yakıştırması olur şey değil.
MHP’nin dışında Türkiye’nin yüzde 90’ına yakın oylarını temsil eden partiler ve nüfusun yüzde 90’ına yakını, bölücü örgüt yandaşı mı?
AK - P
Televizyonlarda, radyolarda AKP’li politikacıların dilinde bir söylem; AKP neden AK - Parti? Doğrusu AKP’dir.
Yani CH Parti, YT Parti, MH Parti mi diyoruz?
Her birinin harflerini söylüyoruz.
Bilmeyerek radyo, basın, hatta rakip partilerin sözcüleri bile AK Parti diyerek AKP’nin propagandasını yapmış oluyorlar.
Sadece o AK diğerleri KARA mı?
Etik
Bir doğru / yanlış da kendi dünyamızdan.
Doğan Medya Grubu Temel İlkeleri ve Meslek İlkeleri bağlamında.
İspanya’da yayımlanan El Pais gazetesi, İspanya parlementosunu Junta bastığında, yıldırım baskı yapmıştı. Başlığındaki "demokrasiye çağrı" ile direnişi tetiklemişti. İhtilali kırmıştı. El Pais gazetesinin yayımladığı "etik ilkeleri" o gazetenin omurgasıdır.
Le Monde dünyanın en saygın gazeteleri arasındadır. "Vietnam’da kirli savaş" söylemi nedeniyle Genel Yayın Yönetmeni, B. Mery görevden alındığında bütün Fransa kentlerinde milyonlar sokağa akmıştı. Bu protestolar sonucu göreve yeniden çağrılmıştı.
Gazetenin etik ilkeleri referanstır.
Washington Post Başkan Nikson’ı düşüren yayımların odağıydı.
New York Times ise, ABD’nin pusulası gibidir.
Doğan Medya Grubu Temel İlkeleri ve Meslek İlkeleri bütün bu benzeri gazetelerin, radyo ve televizyonların paylaştıkları uluslararası etik değerlerin, Türkiye’nin moral yargılarıyla bütünleştiği bir Meslek Anayasa’sıdır.
Doğru olanı tüm yayın kuruluşlarının böyle anayasalarının olması ve topluma açıklanmasıdır.
"Bizi bunlara gösterdiğimiz özen ölçütünde değerlendirin" demesidir.
Ya yanlış olanı?