Soru: "Önümüzdeki pazar bir seçim daha yapılsa AKP oyları ne olur?" CHP oyları artabilir ama solun tüm oylarını alsa ne yazar? En baba sol parti DSP bile yüzde 1’de kalmış.
Buna karşılık ANAP’tan, DYP’den, AKP’ye epeyce oy akışı olur. Seçim araştırması gene cuk oturan Tarhan Erdem’in analizine göre zaten AKP’ye verilen oyların yüzde 38’i bir de bunları deneyelim diyen ve genellikle ANAP’tan, DYP’den kopmuş olanlar kesiminden değil mi?
O AKP seçmeni ile muhafazakâr DYP ve ANAP seçmeninin sosyal tanımı arasında fark yok...
O tanıma giren ANAP’lı ve DYP’li seçmen de eve girmeden ayakkabısını kapı önünde çıkarır.
Onların da çoğunun eşleri, kızları başörtülüdür.
Ve tereddütlerde çözülme...
Baykal’ın Erdoğan’ı ziyareti AKP’ye zeytin dalıydı.
Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından Köşk’te kabulü, el ele fotoğrafları, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök’ün "Güzel bir seçim oldu. Kutlarım" söylemi "AKP’ye iktidar verilmez" gibi tereddütleri ortadan kaldırmakta.
Borsanın canlanması, döviz ve faizlerin düşüşü, AB üyesi ülkelerin büyükelçilerinin Erdoğan’a verdikleri yemek, ABD Büyükelçisi’nin ziyareti... Bunlar "AKP gelirse Batı’yla ipler kopar" kaygılarını sildi sayılır.
Ekonomik beklentiler için de birkaç satır...
Ortada para dolaşmayınca iş ve aş da olmuyor.
Erdoğan’ın "Mali milat kesinlikle kalkacak. Nereden buldun da kalkacak" söylemi, uygulamaya dönüştüğünde Türkiye’ye hem döviz hem sermaye dönüşü sürpriz olmasın.
Vergi oranlarının da - vergi verimini artırma koşuluyla - düşürülecek olması... Esnafa 3 katrilyon lira dolaylarında katkı, psikolojiyi hayli değiştirebilir.
Böyle uygulamalar topluma giydirilen sımsıkı deli gömleğinde birkaç düğmeyi çözse bile rahat nefes aldırtır.
Ve...
Şimdi bir soru daha:
"Yarın kamuoyu araştırması yapılsa, toplumda uzun süredir ilk kez geleceğe dönük beklentilerin - nispeten - olumluya dönüştüğü saptanmaz mı?"
Piyasalardaki işaretler bunun göstergesi.
Ortada yeni bir hükümet, yeni bir uygulama yok, sadece psikoloji değişti.
Bunlara "kurtuluş" psikolojisi de eklenmeli.
4 Kasım sabahı bir bakıldı ki... Yıllardır kâbus gibi çöken, hele Ecevit’in rahatsızlığı sırasında taşınamaz hale gelen eskiler bir anda siyaset sahnesinden silinmişler.
Sanki gece yağmur yağmış, liderler sultasından Türkiye’yi temizlemiş.
Gençlerin, yenilerin önlerinin açılacağı umudu doğmuş.
Türkiye’de oy ihtilalleri ile tek başına iktidar olan partilere halk ilk seçimde yeniden görev vermiştir.
Örneğin...
1950’de ilk oy ihtilalini yapan DP, 1954’te seçimi gene rahat kazanmıştı. Gerçi 1957’de - resmi sonuçlarla - erken seçimi de almış göründü. Ama tartışmalıydı. Zaten Adnan Menderes de "O seçimi Allah bana bir daha yaşatmasın" demişti.
1965’te oy ihtilali yaparak tek başına iktidara gelen Demirel’in AP’si, bir seçim sonra 1969’da oy oranını artırarak tek başına gene iktidar olmuştu.
Özal’ın ANAP’ı da 1983’te tek başına iktidardı. 1987’de milletvekili sayısını daha da artırarak iktidarını sürdürdü.
AKP’nin de şansını ikileme olasılığı var.
Dikkat edilmeli...
Bu örneklerin her birinde merkez koordinatları yer değiştiriyor, daha sağa kayıyor. DP merkez partisiydi, CHP’nin sağına geçti. AP ile seçmen cuma namazına giden iktidar lideri Demirel’in yeni merkezinde yer aldı. Özal döneminde tarikatlarla sağa daha kaymış merkez oluştu.
Özal "oynak merkezden" söz ediyordu.
Şimdi AKP ile merkez koordinatları iyice sağa kaymakta.
Bu rüzgârlar bir süre AKP’nin yelkenlerini doldurur.
Sonra...
İlk cicim aylarından sonra neler olabileceği bir başka yazıya...
Daha ilk günden limon sıkmayalım.