Bu bir karikatürdür. Altında artık görünmez olan Semih Balcıoğlu imzası var...........................Semih Balcıoğlu ile 10 yıl aynı gazetede çalıştık.Ona "doktor" derdik. O gazetede dış haberler sekreterliğinden genel yayın yönetmenliğine uzanan meslek yolculuğumda hemen her gün 5-10 dakikamız birlikte geçerdi.Kahkahalarla...Karikatürünü gösterirdi. Sonra kahkahaları patlatırdık.Doyum olmaz sohbetleri uzattığımız da olurdu.Yazının başında andığım karikatürü gösterdiğinde nasıl da sevmiştim. Öyle ki, gazeteye bastıktan sonra orijinalini bana vermesini istemiştim.Bu büyük ustayı yitirdik."Üzerine ışık yağsın" diyorum..........................TÜYAP Kitap Fuarı'nın 25. yıldönümünde Doğan Hızlan, "Onur Yazarı"ydı.Çok isterdim ama davete katılamadım.Ancak... O geceye dair yazılan ne varsa, tadını çıkara çıkara okudum.Doğan Hızlan'ı şöyle düşünüyorum...Özenle seçilmiş -tam yerinde- ve dilinde akide şekeri varmışçasına lezzet kazanan kelimeler, onların müzik notaları gibi sıralanışı, zarif ve ölçülü bir tebessüm eşliğinde bizlere ulaşımı...Anıları, teşhisleri sıra dışıdır..........................Doğan Hızlan ile "merhabamız" vardı ama son 5 yıldır Basın Konseyi toplantılarında, beraberliğin keyfini çıkarıyorum.Pek meraklı olduğu o değerli kalemleriyle notlar alışı, Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'yle kelam dansı... Nükteleri... Keskin yergileri...Anlattıklarına katlanarak değil, "zevkle" dinlenir.Bizim toplantılar öğle vaktidir.Yemeklidir.Yemeklerin sadece tat başarısı için değil, mönüdeki uyum için de verdiği notları, Doğan Hızlan'ın yüz dilinden izleriz.........................Hızlan'ın kariyeri için uzun bir anlatımda bulunmam gereksiz.Zaten o bir efsane gibi anlatılanlarla biliniyor.Yazıları, eleştirileri, kitapları okunuyor, TV sohbetleri izleniyor.Ama daha da tanımak için Kürşat Başar'ın yazdığı "Sanki bir roman kahramanı/Doğan Hızlan" adlı nehir söyleşi okunmalı.Akıp gidiyor.........................Kimilerine göre Doğan Hızlan, "paşa sendromu"ndan mustariptir.Hem istediği gibi yaşar, hem de etrafındakilerin onun istediği gibi yaşamasını bekler.Bir dostuna göre zor beğenen ve kolay sevmeyen kişiliğiyle soğan gibidir. Tat ve vitamin yönünden çok iyidir ama yiyenin gözlerini yaşartır.Emel Armutçu'nun ifadesiyle, "lord"dur, "senyör"dür, "tören adamı"dır."Edebiyatın cumhurbaşkanı" deyimini sevdim. Ama öyle sanıyorum ki, "edebiyatın sultanı" olmayı tercih eder.........................Bu satırlardan sonra onun için son bir tanım."Doğan Hızlan yaşsızdır." g.civaoglu@milliyet.com.tr Doğan Hızlan'ın "gönül sanatları" galerisine, onun "Onur Yazarlığı" bağlamında sunuyorum... Akşam güneşiyle yıkanan Boğaz sularında, sıra sıra ahşap tarihi yalıların akisleri görünüyor... Sonradan yapılan beton yalıların ise görüntüleri yok... Boğaz suları, çirkin beton yalıların akislerini, yüzeyine kabul etmiyor...