Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BASIN yasalarına "resmi sıfata sahip kişilerin itibarlarını kıracak" sözde suçlar üretmek her devirde görülmüştür.
Franco'nun dikta İspanya'sında, Mussolini'nin Faşist İtalya'sında, Hitler Almanya'sında... Güney Amerika'nın demokrasileri evlere şenlik muz Cumhuriyetlerinde...
Ve açılan bu kapıdan bakınız nasıl yasalar da geçmiştir.
Nikaragua'da "fikir özgürlükleri" gibi bir fiyakalı yasaya dayanarak LA PRENSA adlı günlük gazete yayını durdurulmuş, genel yayın yönetmeni yargı önüne çıkarılmıştır.
Suçu, Başkan Somoza'nın oğlu tarafında yönetilen bir şirketteki çalışma koşullarının gazetede eleştirilmesidir.
Yani...
Hadi şahsiyet yapmayalım .
Bu yasanın daha da inanılması zor uygulaması Peru örneklerinde görülebilir .
Peru Ceza Yasası'nın 299. maddesi "Peru'nun iyi ilişkiler içinde olduğu ülkelerin eleştirilmesini de yasaklamaktadır."
Bu nedenle Lima'da yayınlanan La Prensa (Güney Amerika ülkelerinde bu ad gazeteler için yaygındır) Peru'nun iyi ilişkiler içinde olduğu Arjantin'e sert eleştiriler yayınladığı için yargılanmıştır.
BU örnekleri verişimin nedeni "resmi sıfatı haiz kişiler" adı altında Hükümeti ve Hükümetle eşlendirerek devleti koruma bahanesi altında sureti haktan görünerek suçlar yaratmanın nerelere varacağını gösterebilmektir.
Bu zihniyet14. Louis'in "devlet benim" özürlü mantığına dayanır.
Devlet demek...
"Falanca hanımefendi, filanca beyefendi demek değildir."
O falanca ya da filanca bir yanlışlık yapmışlarsa, bunu medya yazar... Devletin ne ilgisi var?
Ama hasbel kader bir yerlere gelebilmiş olanlar, her türlü herzeyi işleyip sonra da bunların yazılmasını önlemek için kendilerini devletle eşleştirirlerse bunun adı hukuk olmaz.
Hatta sadece kendilerini değil, aynı baskı yöntemlerini uygulayan başka devletlerin sivil dikta heveslisi yöneticilerini de korumaya alırlar.
O dost ülke yöneticileri hakkında da eleştirel yayınlar üzerinde Damokles'in kılıcı gibi baskı yasaları sallandırırlar.
Çünkçü gerekirse, başları belaya girdiğinde o ülkelerden birine kaçacaklardır.
Yahut oralarda da yatırımları vardır .
FAŞİST Franco İspanya'sında Katolik kilisesinin onaylamadığı her türlü medya yayını suç oluşturmaktaydı.
Bakınız...
Örneklerin kendin içinde bir tutarlığı var.
Muz cumhuriyetlerinin ceplerini doldurmaya meraklı sivil dikta özentisi yöneticileri, onlarla dirsek teması halindeki başka ülkelerin yöneticileri, dini siyaset için kullanma bezirganları bir koruma, birlikte kullanma yasal zemini oluşturuyorlar.
Neden uyuşturucu trafiğinin milyarlarca dolar gelir sağladığı, bu paranın silah ticaretiyle desteklendiği Güney Amerika ülkelerinde... Özgürlük ve insan haklarına dayalı demokrasi hareketleri üzerine kiliseden aldığı dini destekle gidip, silindir gibi ezen Franco tarzı faşist yönetimlerde vardır bu baskı yasaları?
Üstelik yasalarının hepsi de "fikir ve ifade özgürlükleri yasası... Milletin özgür bilgilenmesi üzerine yasa" gibi fiyakalı isimler taşıyor.
Nerede böyle girişimler varsa, hele en masum isimleri taşıyor ve bir de dünya özgürlükler standardını getirmek gibi iddialar taşıyorsa, içimizi bir ürperti almalıdır .
Sonu iyi gelmez.
Bilmeyenler çok azdır ama Timsahın gözyaşlarından sakınmak gereğini gene de tekrarlıyorum.
Timsah avını bütün halinde yuttuğu için bu çok iri avı hazmederken midesinde büyük acılar çeker. Gözlerinden yaşlar gelir. Onun bu halini görüp de "zavallı az önce yediği avı için üzülüyor, ağlıyor" diyenler çok aldanırlar.
Kaldı ki...
Bu yasalarla yuttukları, yutanlar tarafından hiçbir zaman sindirim sürecine sokulamamıştır.
Yaptıkları burunlarından gelmiştir.
"TÜRKİYE bu aşamadadır" iddiasında bulunmak abartma olur.
Ancak...
Eğer geçmişte sivil diktacıların ya kendi bizzat çıkkarttıkçarı ya da zaten varolan basına baskı yasaları kabul edilirse, ileride kötü niyetli - eğer şimdi öyleleri yok kabul edilirse - kimileri tarafından Türkiye'yi karanlıklara götürmek için rahatlıkla kullanılabilir.
"Resmi sıfat taşıyan kişilerin itibarını sarsmak, toplumun huzurunu bozacak ve heyecan yaratacak yayınlar... Devletin itibarını, mali güvenirliğini kırmak" gibi suç tanımları belirsiz, esnek, nereye çeksen oraya uzayabilecek suç kavramları yaratmak, masum yönelişler gibi görünür.
Belki toplumda bazı olumlu ve kulağa hoş gelen yankılar da yapabilir.
Fakat işte böyle kulak yanılmalarıyla toplumlar ileride kendi başlarına bela kesilecek balyozcular yarartmışlardır.
Kulağa hoş gelen seslerin ardından yürürken "cehenneme giden yolun iyi