Güneri CIVAOĞLU
İTALYA'da derin devlet, mafya ilişkilerini çökerten savcı
Scarpinato ve iş hayatıyla devlet arasındaki rüşvet yumağını çözen
Di Pietro aynı formülü söylemişlerdi:
"Milletvekillerinin dokunulmazlık zırhını deldik. Dokulnulmazlığın Meclis kararırıyla kaldırılması gerekmeksizin milletvekillerini yargı önüne doğrudan çıkaran Anayasa değişikliğini yaptık. Ancak ondan sonra başarılı olabildik."
Başbakan Mesut Yılmaz muhalefetteyken
"Susurluğu 15 günde çözeriz" diyordu... Hükümetinin 100'üncü gününde
"dokunulmazlıklar nedeniyle Susurluk'ta mesafe alamamaktan" yakınıyordu.
Meclis'in dünkü
"dokunulmazlıkların sınırlandırılması" oturumu bu mercekten bakıldığında çok önemlidir.
Ayrıca, sadece
Susurluk değil...
Meclis'teki
100'ü aşkın
"dokunulmazlık kaldırma" fezlekesinin azımsanmayacak bölümü
"yüz kızartıcı suç iddiaları" nedeniyledir.
Parlamentonun itibarına gölge düşürmektedir.
Çağdaş demokrasilerde milletvekili dokunulmazlığı
su geçirmeyen yağmurluk ya da
kurşun geçirmeyen çelik yelek gibi
"hukuk geçirmeyen" bir zırh değildir.
Kürsüde yapılan siyasi konuşmalar ve bunun uzantısı olan kürsü dışı söylemler nedeniyle milletvekilleri elbette korumaya alınmışlardır. Soruşturma, koğuşturma, yargılama, ceza gibi tehditlerin, yaptırımların, baskıların dışında bir güvenceli alana çıkarılmışlardır.
Ancak...
Adi suçlar nedeniyle, diğer vatandaşlardan farklı olarak dokunulmazlık zırhı içinde kalmaları, yargının onlara erişememesi çok yanlıştır.
Çifte standarttır.
"Kanunlar önünde herkes eşittir" diyen
temel hukuk ilkesine aykırıdır.
Türkiye işte, tıpkı diğer çağdaş demokrasiler gibi parlamenterleri için bu adi suç, siyasi söylem ikilemine dayalı uygulamayı
Anayasa değişikliği olarak gündemine getirmiş bulunuyor.
Dünkü
Meclis'te bu doğrultuda adım atıldı.
İngiltere'de parlamento sezonlar halinde çalışır.
Ekim - Kasım - Aralık... ve
Şubat - Mart - Nisan - Mayıs sezonları vardır.
Milletvekilleri, bu sezonlar içinde işledikleri adi suçlar nedeniyle dahi yargıya karşı tam dokunulmazlığa sahiptirler.
Dokunulmazlığın kalkması için
Meclis'inin çoğunluk kararı gerekir.
Sezon dışında ise, adi suçları nedeniyle parlamenterlerin dokunulmazlıkları yoktur.
Örneğin...
Kışın
Ocak ayında.
Yazın
Haziran - Temmuz - Ağustos - Eylül aylarında hiçbir izne ya da dokunulmazlık kararına gerek duymaksızın yargı organları parlamenteri yargılayabilir. Cezalandırabilir.
Fransa'da durum
1995'e kadar bizdeki gibiydi.
1995 yılında yapılan
Anayasa değişikliği ile parlamenterler, yargı tarafından hiçbir ön izin gerekmeksizin soruşturma, koğuşturma, yargılama sürecini uyguluyorlar. Buna karşın mahkeme, o parlamenter için hapis cezası vermiş ise, ya da gözaltına almak, tutuklama kararları varsa, bu tür özgürlüğü kısıtlayıcı durumlarda parlamentonun onayı gerekiyor.
İtalya'da ise, parlamenterler hakkında yargı, dokunulmazlık engeliyle karşılaşmaksızın bütün adi suçlar nedeniyle soruşturma, araştırma ve yargılama sürecini uygulayabilir.
Ancak... Özgürlük kısıtlaması gerektiğinde parlamentonun onayı aranıyor.
Fakat, kesin mahkumiyet olduğu takdirde
Meclis kararı gerekli değil.
Almanya'da parlamenterler için söylemleri nedeniyle dokunulmazlık var. Ama bu güvence milletvekillerinin başkalarına hakaret suçu işlemesini kapsamıyor. Adi suçlar nedeniyle yargı onay almaksızın harekete geçebiliyor.
Ancak... Tutuklama için parlamento onayı gerek.
Ayrıca, milletvekillerinin haberleşmelerini, yani, özel yazışma ve telefonlarını dinlemek, evini aramak gibi uygulamalar için yargının
Meclis Başkanı'nından izin alması gerekiyor.
Türkiye'deki dokunulmazlığı sınırlandırma
Anayasa değişikliği yukardaki örneklerden esinlenmiştir.
Yukardaki örneklerden farkı, oralarda milletvekillerinin adi suçları için
normal savcıların ve
normal mahkemelerin görevli olmasına karşın, bizde düzenleme farklı olacak.
Milletvekilinin adi suçları için, parlamentonun kararı olmaksızın
Yargıtay Başsavcısı dava açabilir... Davaya adi mahkemeler değil, yargıtaydaki özel bir daire bakacaktır.
Hapis cezasının uygulanması için batı demokrasilerinin çoğunda olduğu gibi, parlamentonun çoğunluk oyuyla alacağı karar gerekecektir.
Bu çağdaş gelişmenin vasıflı
Meclis çoğunluğu yani
367 oy gerektiren
2. oylamada sağlanmasını diliyoruz.
Onun ardından, sıra, bu kez
başbakan ve
bakanların da yargılanmaları için
Meclis kararının gerekmediği bir
Anayasa değişikliğine gelecektir.
100. maddenin değişmesi böyle bir çalışma mevcuttur. Ve nihayet memurlar hakkında dava açılması için bir üst makamın onayını isteyen hüküm de değişmelidir.
O konuda da bir çalışma var.
Bunları,
itirafçılara af yasası izlerse şeffaf devlet için umutlu olabiliriz.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr