Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Zorunlu tasarruf, artık sorunlu tasarruf oldu.
İşaretler bu kaygıyı veriyor.
Şöyle ki...
1988'den beri, çalışandan yüzde 2, işverenden yüzde 3 kesinti yapılarak, 7 milyon memur ve işçiyi kapsayan bir "zorunlu tasarruf fonu" oluşturulmuştu.
Amaç, çalışanların, emekli oldukları zaman toplu bir ek gelirle geleceklerini güvenceye almalarıydı.
Bu arada...
Çalışanlara, "nema" adı altında her yıl makul oranda bir "getiri" ödemesi de öngörülmüştü.

Kuru göl

Ancak...
Zorunlu tasarruflarda biriken paralara, Hazine el koydu.
Bütçe açıklarını yamadı.
Hazine kağıtları ile piyasadan yüzde 100'ü aşan faizlerle para toplarken, çalışanlara yılda sadece yüzde 2 dolaylarında nema ödemesi yapıldı.
Sonunda ise bu göl kurudu.
Zorunlu tasarruf uygulaması ise - görünüşte - durdurulmakta.
Ama...
Kesinti, bu kez de "İşsizlik Sigortası" adıyla devam edecek.
İşte kıyamet buradan kopuyor.
Memur ve işçi sendikaları, "madem zorunlu tasarruf uygulaması bitti, o halde şimdiye kadar toplanan paralarımızı geri verin" diyorlar.
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Önal ise "3, 7 katrilyon liraya yani 6 milyar dolara ulaşan bir hesabın, bir anda nakden tasfiyesi olanaklı değil" karşılığını veriyor.
Önal, "sorunun çalışanları mağdur etmeyecek bir şekilde çözümü için sendika başkanlarıyla tartışılacağını" söylüyor.

Çalışanın yazgısı

Edindiğimiz izlenimlere göre, hükümet formülü; "her çalışanın kendine ait birikmiş zorunlu tasarrufunu, emekliliği geldiğinde kendisine ödemek..."
Yıllar sonra emeklilikte enflasyonla zorunlu tasarruf, kuşa dönmüş, buharlaşmış olarak ödense ne yazar?
Çalışanlarımızın trajik yazgısıdır bu.
Sermayeye döviz getirisinin üzerinde faiz ödenir.
Zorunlu tasarrufa ise, dövize endeksli budama yapılır.
Anayasa'nın sosyal devlet ilkesiyle hazin bir çelişki.

Devletin güvenilirliği(!)

Ayrıca...
Devletin güvenilirliği ilkesi de aşınıyor.
1960'lı yıllarda "Tasarruf Bonosu" adı altında halktan toplanan birikim, devletin tek taraflı kararıyla buharlaştırılmıştı.
Yıllar geçti...
Kapatılan İmpeksbank, Marmara Bankası ve TYT Bank'ın mudileri, bir gecede her şeylerini kaybettiler.
Kimileri felç, kimileri kalp krizi geçirdi, kimileri depresyona girdi.
Ve bir gün sonra, ne gariptir ki, bütün bankaların mevduatları için - bu üç banka hariç - devlet güvencesi kondu.
Sanki vatandaşlıkta çifte standart var.
Gene yıllar geçti...
Son olarak, bu yıl el konulan 5 bankanın Off Shore hesaplarındaki mevduatlar da, cami avlusuna bırakılmış kimsesiz çocuk haline getirildi.
Devletin güvenilirliği için bunlar çok yanlış uygulamalardır.
Şimdi de anlaşılan, 7 milyon çalışan, zorunlu tasarrufları üzerine bir bardak soğuk su içecekler.

Sezar olmasaydın

Elbette...
Devletin zorluklarını, IMF'ye verilen güvenceyi de dikkate almak gerek.
Ayrıca...
Zorunlu tasarrufun sorumsuzluk hesabı, sadece bu iktidara çıkarılamaz.
1988'den beri devam eden bir yanlışın uzantısıdır.
Ama...
Şöyle bir sahneyi de hatırlatalım.
Senato'ya gitmekte olan Sezar'ın arabasının önünü bir kadın keser: "Sezar, derdim var. Sana anlatacağım" der.
Sezar "çekil yolumdan be kadın. Devlet işleriyle yüklüyüm, sana ayıracak zamanım yok" diye kükrer.
Kadının cevabı bugünlere kadar uzanan derinlikte olur:
"O zaman, sen de Sezar olmasaydın."



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr