Kendine Yabancı

8 Haziran 2021

Geride kalan yirmi sekiz yıllık yaşantımın bana öğrettiği pek çok şey oldu. Başarı veya başarısızlıklar, korkular ya da cesur hamleler, normal ve anormal durumlar, hepsi birer kılavuz halini aldı. Fakat insan gerçekten korkularıyla yüzleşmeden üstesinden gelemez mi? Bu yıllardır deneyimlerime dayanarak içinden çıkamadığım belki de en zor şey.
 
Travmalar çoğu zaman yıkıcıdır. Hassas kalpler için ise durum çok daha acı. Travmaya bağlı yaşanan o psikolojik şiddetin boyutu fark etmeksizin, çoğu zaman bunlar anormal durumlar olurlar. Fakat kimileri için bu reaksiyonlar normaldir. Yaşamlarımızın kontrolünün sanki bizlerin elinde değilmiş gibi hissettiren olaylarla karşılaştığımızda hem akla beis gelen hem de kişiyi yeis durumlara iten birçok sorun olduğunu görürüz.
 
Kusur arandığında bulunan en kolay şeydir ve bu kusurlarımızın bizi biz yapan detaylar olduğunu anlamak zaman alır. Kusurlar kusursuzdur denebilse de onlarla yüzleşme süremiz uzar. Uzadıkça da karmaşıklaşır. Bu bir süre sonra belki de kişi için acı dolu bir zaman

Yazının Devamı

Bir Giz: Mutluluk

5 Haziran 2021

Yaşamın bir armağan olduğu gerçeğini kabullenmemiz zaman alabilir. Uzun zaman olmuş yazmayalı. Bu süreçte birçok yeni deneyim elde etmenin de getirdiği o hafiflik hissiyle buluştuğunu anladım. Ne de olsa her birimizin güvenli alanları, alışkanlıkları var. Şüphesiz de alınan bu ani değişim kararları ve bu kararlar sonrasındaki gerçekleşen tepkimeler bizleri farklı bir diğer muhtemel sonuca götürüyor. Bunlar bize bir yol haritası oluştururken, mutluluğu ıskaladığımızı fark etmemiz de mümkün. Oysa mutlu olmak çok mu zor?

Hayır, sadece kimilerimiz için mutluluk basit bir formdayken, kimilerimiz için tam aksi söz konusu. Amerikalı psikolog Ed Diener, “Bireylerin ve toplumların yaşam kalitesini gösteren bir değer olarak öznel iyi olma, iyi yaşam ve iyi toplumun varlığı için üzerinde durulması gereken bir kavramdır” der. Söyleminde haklıdır, çünkü mutluluğun öznel açıdan iyi olmaya atfedilen önem sebebiyle gerek kişi için gerekse toplumsal açıdan çeşitli boyutları bulunur. Hatta öznel iyi oluşun psikolojik ele alınışını bir kenara koyarsak, öznel iyi olmaya mutluluk diyebiliriz.

Mutluluk genetik faktörler, yaşam kalitesi ve sosyo-demografik faktörlerle bir bakıma örtüşür. Basit bir

Yazının Devamı

Zaman Kıstası

24 Şubat 2021

İnsanların tümü zaman algısının işleyişinden dolayı çeşitli şekilde memnuniyetsizliklerini dile getirirler. Biliriz ki zaman, akışkandır. Fakat bu akış neredeyse kimseyi memnun etmez. Hep ama hep zamanın tersi yönüne kürek çekmek isteriz. Çünkü geçen zamanın bir kayıp olduğu gerçeğiyle yüzleşmekten korkarız. Bu yazının başında söylemek isterim ki; bu yazı kesinlikle bir kişisel gelişim türünde kaleme alınmış bir notlar bütünü değil. Bir serzeniş de değil. Belki bir yanılsamadır. Belki de bir iç döküştür. Fakat hayata sırtımızı yaslarken, yere kapaklanmalarımızın belirli bir nedeni olmadığını biliriz ve suçu zamana atmaktan başka bir yol bulamayız. Bu yazı zamanla derdi olanların bir serzenişi...

Zaman, kimi zamanlarda durağanlaşmış gibi gelir kimi zaman ise sanki hiç geçmez. Veya tam tersi de olur dönem dönem. Tam da şimdilerde bu dönemlerin içerisinde, sudan çıkmış balığa döndüğümüz günlerdeyiz. Neredeyse kayıp bir yılın ardından hayatlarımız farklı şekilde şekilleniyor. Bu olgu, her gün yeni bir forma bürünüyor ve bizler de şaşkınlıkla bu değişime şahitlik ediyoruz.

Einstein’ın da dediği gibi, gerçeklik ona baktığınız açıya göre değişebilen bir şeydir. Gelecek aşılması gereken

Yazının Devamı

Akademik Enflasyon

5 Aralık 2020

Enflasyon yalnızca ülke ekonomilerinde olmuyor. Çünkü akademik enflasyon denilen bir olgu var. Sektörden sektöre farklılık gösterse de mezun bireyler kendilerine uygun bir pozisyon için iş aramaya koyulduklarında karşılaştıkları birçok sorun var. O sorunun kaynağı ise aslında akademinin enflasyon değeridir. Geride kalan sürecin bize gösterdiklerine bakıldığında ise sorunun ne olduğu apaçık belirginlik gösterir.

“Alaylılık”

Günümüzde birçok kişi için diploma artık bir kâğıt parçasından öte bir şey olarak sayılmıyor. Yaklaşık on beş yıldır alaylı kesimin birçok sektörde var olması sonrası sorunsal olarak karşımıza çıkıyor. Böyle bir durumda yetkinlik öne çıkan ilk faktör oluyor ve birçok sektörde artık alaylı ile mektepli ayrımı var. Ki alaylılık bu bağlamda, iş hayatında bazı sektörlere bağlı olarak, belirli bir süre geçirdikten sonra iyi bir konuma eren biri için bulunmaz bir nimet. Fakat bu durum her iki taraf için taraftarlık içeriyor olsa da iki uç birbiriyle yarışıyor mu?

Her gün yenisi açılan üniversiteler, her yıl yüzbinlerce öğrenciye kucak açar. Diplomaların sayısı yükselse de bu süreç sonucunda, mezun olan bireylerin sayısı da elbette artar. Bu artış, sektöre yeni giren

Yazının Devamı

Mizantropi Nesnesi: İnsan

27 Kasım 2020

Şiddetin kökenine indiğinizde, insanlığın yaşamında çağlar boyunca yer edindiğine rastlarız. Önceleri bu his, hayatta kalmaya, avlanmaya ve korunmaya yarıyor olsa da bugün çok farklı şekilleriyle hayatımızın içerisindeki yerini koruyor. Şiddetin geçerliliği ancak nefsi müdafaa gibi durumlarda olması gerekirken, gündelik yaşamımızda nerede konumlanıyor?

İlkel bir güdüyle ortaya çıksa da şiddet, insanın kendisini ve varoluşunu garanti etmeye yarar. Tabii, bu durum çok ama çok geçmiş zaman içerisinde geçerliydi. İnsan ve çağ modernleşse de fikirler ilkel. Yaşama tutunmak için geçmişteki bu ilkel kodlamalar sayesinde bugünün insanı yaşamını devam ettirebilmesinde çok önemli bir güç olarak algılamaya devam ediyor.

Bugün sarhoş edici olan bu güç, yarın ya da yakın bir gelecekte çok farklı bir boyutta kendini var ettiğini gösterecek şekilde ortaya çıkacak ama insan, insan olarak kalabiliyor olacak mı? İşte bu noktada benim düşüncemce; birçok kişi, mizantropinin kişinin kendisinden nefret etmekle ilgili olduğunu düşünmemesinden kaynaklanıyor. Çünkü mizantropların düşündüğü gibi dünyanın berbat bir yer olduğuyla alakası yok.

“İnsanları Degrade Etmek”

Günümüzde insanlar zihinlerini, insan

Yazının Devamı

Mitoman ve Yarım Saat

13 Eylül 2020

Dün, günün yorgunluğunu atmak için bir çay, kahve içmek için soluklandığımız bir kafede, bu yazının ana karakteri olan kadının oturduğu masanın sol çaprazında çayımı yudumluyordum. O ise, oturduğu masanın tam karşısında bulunan iki kadına hararetli bir biçimde bir şeyler anlatıyor, nasıl oluyor ise konu bir anda ne kadar mal varlığı olduğuna, ne kadar vergi verdiğine ve neredeyse otuz yıllık hayatına sığdırdığı başarılı kariyerine geliyordu. Tabii hepsi bir safsata. Yalanlarının ise sadece o farkında değildi. Kulaklarım hiç olmadığı kadar yalan ve izansız söz işitti ki; bu yazıyı yazma gereksinimi duymuş olmalıyım.

Mitomani, yalan söyleme hastalığı olarak bilinir. Bilinir bilinmesine de bu hastalığa yakalanmak kadar neyin yol açtığını da bilmek gerekiyor. Mitomanlar, yalan söyleme hastalığına kapılarak, karşısındaki insanın dikkatini çekmek ve bir topluluk içerisinde odak noktasına gelmek için çeşitli bir dizi yola başvururlar. Öyle ki; birçok konuda, hatta bir uçtan diğer uca farklı olsa da bir şekilde ortak nokta yaratmaya çalışır, kendini karşısındaki insanı aldatmak için kıyasıya kontrolü ele alır. Belki de sadece aldığını sanar. Bunu yapmak için küçük yalanlarla başlar ama bir

Yazının Devamı

Nefretin Rasyonalizasyonu

20 Temmuz 2020

Günümüzde birçok insan değerli olduğunu düşünmez ve kendilerini içten içe dışlamaya boyun eğer. Bu durum kendilerini aşağılamaya layık olarak görmesi ya da kendilerini utanç kaynağı olarak bulmakla sonuçlanır. Buna maruz kalan bireyler de kimi topluluklarda kendini rahat ifade etse ve benimsendiğini hissetse de bazı topluluklar arasında silik bir görünüme kavuşabilirler. Bu aşılması gerekilen bir kişilik eşiğidir ve eğer birey, bu durumu aşamaz ise kendini bazen zaman zaman, bazen de yaşamının büyük bir kısmında değersiz görme eğilimiyle baş başa kalır. Fakat bu periyodik ve olağan gibi görünen durum, bir bakıma hayatının birçok alanında bireye eşlik eder.

“Aşağılık Görmek Kendini Aşağılamaktır”

Kendini diğerlerinden aşağılık görmenin ya da birini aşağılamanın birçok sebebinin olduğunu söylemek mümkün. Günümüzde birey, ister büyükşehir, isterse de bir sahil kasabasında yaşamını sürdürürse sürdürsün, yine de bu duygudan çıkamıyor olabilir. Eylemlerini sorgulamak ve bu sebeple diğer bireyler tarafından yargılanacağını düşünmek onun kendiliğini kaybetmesine dek varabilir. Nihayetinde ise değersiz hissetmesinin en somut örneği de bu anlamda yine kendisiyle yaptığı çelişkilerdir. Fakat

Yazının Devamı

Engellenmişlik ve Tükenmişlik

20 Mayıs 2020

Günümüz yaşam koşullarında birçok kimse çok fazla işi bir arada yapmak zorunda kalıyor. Büyükşehirlerin büyük stresi kadar, küçük şehirlerin ise kendince bireye yüklediği sorumluluklar var. İş, okul, ev ve özel hayatın bireye yüklediği stresler de yaşamın her alanında kendini fark ettirecek cinste. Peki, şehirler de bireyler kadar depresyonda olabilir mi?

Bir nevi evet. Birey, doğası ve yaşam şartları gereğiyle her yerde olmak, her şeyi üstlenmek ve durmaksızın çalışmak zorunda. Ya da başka bir ifadeyle "dayatılanı yapmak" da diyebiliriz bunun adına. Bitmek, tükenmek bilmeyen bu sorunlar sebebiyle bireyin şehirdeki varlığı da kendi yoruyor olabilir. Şehirler de insanlar gibidir ve bir kimliğe sahiptir. Bu kimlik, kimi zaman kendini stres bazlı olarak bireyin üzerine bırakabilir. Fakat bireyin duygusal hezeyanlarının kaynağında psikolojik sebeplerden çok, kendi benliğinin dayattıkları yatıyor. Başka bir açıdan da şehirler de sırtlarında milyonlarca insanı taşımaya devam ediyor.

Şehrin gürültüsü, yaşam gailesi, bireysel problemler eşliğinde iş, ev,

Yazının Devamı