Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ekonomi denilen şey yatırımdır, üretimdir, istihdamdır, gelirdir. Ekonominin göstergesi milli gelirdir. Milli gelir bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeridir. 1999 yılında Türkiye'nin milli geliri yaklaşık yüzde 4 veya 5 oranında gerileyecektir. Buna nüfus artışını da ekleyiniz. Sonuç, Türk halkının 1999 yılında yüzde 7 veya yüzde 8 oranında fakirleştiği ortaya çıkar.
Fakirleşme iç talepte gerilemeye neden olur. Talep gerileyince yatırım, üretim, istihdam geriler. Çark geriye doğru işlemeye başlar.
İyimser bekleyişlerle 2000 yılına giriyoruz... 2000 yılının Türkiye'ye iyilik getirmesi için neler olacak?
(1) İstikrar tedbirleri uygulamasının etkisinde talep daralması sürecek mi? Milli gelir 2000 yılında da mı gerileyecek?
(2) Yoksa alınan tedbirler ile ekonomi tedavi dönemi olan 2000 yılında olduğu yerde mi duracak?
Dikkat edilir ise, üçüncü alternatif "gelişme" söz konusu değil. Çünkü gelişmenin olabilmesi için:
(1) Kamu sektörünün ekonomiyi harekete geçirecek biçimde yatırımları başlatması, piyasaya para enjekte etmesi gerekir. Bu 2000 yılında olmayacak bir şey.
(2) Talebin patlaması ile özel sektörün mevcut kapasitelerinin yetmemesi, yeni yatırımlara yönelmesi, üretimi artırması, istihdamı büyütmesi gerekir. Halbuki ücret ve para politikaları talebi genişletecek değil, daraltacak politikalardır.
Bu çerçevede 2000 yılı için nasıl "iyimser" olunabilir?
(1) Merkez Bankası döviz fiyatlarını sabitledi. Kazığa bağladı. Enflasyon ne olur ise olsun döviz yüzde 20 oranında artacak. Bu demektir ki, ithal malı cazip hale gelecek. Bu demektir ki, içeride talepte uyanma olur ise, uyanan iç talep ithalat ile karşılanacak.
Hatta ve hatta enflasyonun etkisinde fiyatları artan yerli mallardaki eski talepten bile ithalata kayma olacak.
Bu durumda yerli üreticiye yönelik talep artmayacak, tersine daralacak.
(2) Faizlerin düşmesine bağlı olarak, faizden çözülecek tasarrufların tüketime yönelmesi, bu nedenle iç talebin büyümesi mümkündür. Fakat bunun olabilmesi, faiz oranlarındaki oransal düşmeye değil, reel faizin düşmesine bağlıdır. Açık anlatım ile enflasyon ile faiz arasındaki fark bunu etkiler.
2000 yılında reel faizin düşme ihtimali çok zayıftır. Zaten böyle bir şey olur ise, dış kaynak girişi aksar. Dışarıdan para girmez.
Unutulmaması gereken bir başka şey de, yatırımın, üretimin, istihdamın kısa sürede artış gösteremeyeceğidir. Bütün bunlar uzun dönemli bir altyapıya dayalı biçimde artış gösterebilir. Yatırım, üretim, istihdam "şıp" diyerek bir anda durur ama, tekrar gelişmesi için uzun bir güven ve hazırlık dönemine ihtiyaç vardır.
Enflasyon düşecek dedik, parayı kazığa bağladık, sorun çözüldü denilemez. Bunlar sorunu çözmede etkili olacak tedbirlerdir. Önemli tedbirlerdir ama, sorun "ortada durmaktadır"... İyimser olmayı sürdürelim de... İyimser bekleyişlerle çözüm şansını kaçırmayalım... Sonra geliriz 2000 yılının sonuna "Hani her şey düzelecek idi? N'oldu bize?" diyerek dövünürüz.



Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr