Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türkiye’nin sorunları ikiye ayrılır: (1) Suyun üzerindeki sorunlar. (2) Suyun altındaki sorunlar.
Suyun üzerindeki sorunlar "kentli ve de cebi dolu" azınlığı ilgilendirir. Taşralı ve köylü halkımızın "suyun altındaki" sorunları ise gündeme hiç mi hiç gelmez.
Kentli ve cebi dolu azınlığın sorunları (1) Döviz fiyatı ne olacak? (2) Faiz fiyatı ne olacak? (3) Borsa çökecek mi yoksa coşacak mı?
IMF geldi - gitti, liderler toplandı - dağıldı, seçim olacak mı, olmayacak mı? TÜSİAD Başkanı bugün ne demeç verdi? Sokak köpeklerine iyi davranılıyor mu, davranılmıyor mu? Yurtdışı çıkış vergisi dolar ile mi alınsın, Türk Lirası ile mi alınsın? İdam kalksın mı, kalkmasın mı? Kopenhag kriterleri uygulansın mı, uygulanmasın mı? Bunlar kentli azınlığın derdidir.
Taşralı, köylü çoğunluğun dertleri daha başkadır. Aş ve iş ağırlıklı sorunlardır.
Beni işten çıkaracaklar mı? Oğlum iş bulacak mı? Ekmek fiyatı artacak mı? Tüpgaz kaç para oldu? Dolmuş ücretleri gene yükseldi. Mahallenin yolu ne zaman yapılacak? Evlere su, elektrik bağlanacak, sular akacak, elektrikler yanacak mı? Jandarma - polis ile sorun çıkar mı? Mahkemeye düşsek başımıza dert açılır mı? Hastane kuyruğunda ne kadar beklenir? İlaç verirler ise paramız yetişir mi? Çocukları okula nasıl göndeririz? Devlet arazisine yaptığımız gecekonduya, ormandan bize geçen tarlaya ne zaman tapu verilecek?
Benim halkımın çoğunluğu bunlara dertlenir...
2002 yılına girerken, "uyum yasalarının çıkarılması, IMF ile 3 yıllık yeni bir anlaşma yapılması, yeni bir program açıklanması, enflasyon planlamasına geçilmesi, Hazine’nin bono satışlarının iyi gitmesi, faizlerin inmesi..."
Benim halkımın çoğunluğunu ilgilendirmiyor... Benim halkımın çoğunluğu "Acaba işler açılır mı?", "Acaba hayat pahalılığı azalır mı?" sorularıyla 2002 yılına giriyor.

Ayşe Hanım Teyze’m ve Ali Rıza Bey Amca’m 2002’den ne bekliyor?
Ayşe Hanım Teyze’m ve Ali Rıza Bey Amca’m, suyun ne üzerinde - ne altında!.. "Ortada" duran halkın temsilcileri... Bir zamanlar bunlara "orta sınıf" denir idi!.. Sonra bu "orta sınıf"ın köküne "kibrit suyu" ekildi. Orta sınıf tarumar oldu... Ayşe Hanım Teyze’m ile Ali Rıza Bey Amca’m, hem suyun üstündekilerin hem de suyun altındakilerin sorunlarını yaşıyor.

Esnafı pek de iyi günler beklemiyor
Yüksek enflasyon, yüksek harcama döneminde, her binanın altındaki daire dükkâna dönüştü. Sokaklarda her binanın alt katında bir bakkal, bir kasap, bir kırtasiye, bir mefruşat dükkânı açıldı. Bunların hepsinin 2002 yılı sonunu getirmesi imkânsız. Ayşe Hanım Teyze’min evinin altındaki bakkal Mustafa yakında dükkânı kapayacak. Marketin rekabetinden değil, mahallenin dört bakkalı besleyecek kadar iş hacmi olmamasından kapayacak. Bakkal Mustafa işsiz kalacak. Ayşe Hanım Teyze’m boşalan dükkânı kiraya vermekte zorlanacak.

Ayşe Hanım’ın torununun iş bulması zor
Ayşe Hanım Teyze’min torunu üniversiteyi bitirdikten sonra askere gitmişti. Şimdilerde askerden döndü. İş arıyor. Ama 2002’de bir iş bulması imkânsız gibi. Ayşe Hanım Teyze’min komşusu Ali Rıza Bey’in çalıştığı fabrikada işlerin durması nedeniyle işsiz kalan damadı da 2002 yılında kolaylıkla iş bulamayacak.

2002 yılında fiyatlar yükselecek
Piyasanın açılması, talebin artmasına bağlıdır. Halkın geliri düşerken, halkın talebi artmaz. İhracat talebinin artmasının da bir sınırı vardır. Bu durumda 2002 yılında ya piyasa daha fazla daralacak ya da Merkez Bankası enflasyonu göze alarak para basıp, piyasaya ek talep çıkaracak.
2001 yılındaki daralmayı, piyasadaki durgunluğu 2002’de de sürdürmek imkânsız. Üretimi harekete geçirmek için mecburiyetten bir miktar para basılacak. Bu basılan para üretimde canlanma yaratacak ama, fiyatları da artıracak...
Onun için Ayşe Hanım Teyze’m enflasyona hazırlıklı olmak zorunda... 2002 yılında fiyat artışları yüzde 50’ler dolayında kalacak.
Ama Ayşe Hanım Teyze’min geliri bu kadar artmayacak... Demek ki Ayşe Hanım Teyze’m elindeki para ile daha az mal ve hizmet alabilecek.

Sanayici Muhittin Bey metresinden ayrılacak
Ayşe Hanım Teyze’min evinin ötesindeki köşkte oturan sanayici Muhittin Bey 2001 yılında işçilerini çıkararak, yöneticilerini işten atarak durumu kurtardığını sandı. Metresi manken Hüsniye ile yılbaşını Cannes’daki villasında geçiriyor... Ama dönüşte metresinden ayrılmak zorunda kalacak. Çünkü artık metresine eskisi kadar kolaylıkla fabrikadan para aktaramayacak...
Sanayici Muhittin Bey sanayideki yapısal değişim gereğini henüz anlayamadı. Sanıyor ki, bu kriz geçince "eski hamam eski tas"... Her şey eskisi gibi devam edecek...
Hamam, eski hamam değil. Tas eski tas değil!.. Eskisi gibi kalitesiz malı, yüksek maliyet ile üretip, istediği fiyattan satamayacak. Dünya kalitesinde, dünya maliyeti ile üretimi beceremez ise, fabrikayı kapatacak...

Ayşe Hanım Teyze’m 2002’de faizi unutacak
Ayşe Hanım Teyze’m 2001’de borsanın kendisi gibi küçük tasarrufu olan kimselerin kısa sürede getiri sağlayacakları bir yatırım alanı olmadığını anladı. 2002 yılında da borsaya yatırım yapmayı düşünmeyecek. Repo eskisi gibi iyi faiz getirmiyor. Anlaşıldığı kadarı ile 2002’de dövize yatırmadığı paralarını en iyi değerlendireceği yer bankalar.
En fazla üç ay vadeli mevduat hesabı açtırır ise Türk Lirası’nı enflasyona karşı korumak ve belki de birazcık da reel faiz elde etme şansı olacak... Açık anlatımıyla 2002’de faize güvenerek ek gelir elde etme şansı kalmadı.

Ayşe Hanım Teyze’min bir numaralı derdi: Geçim
Eğer insanların geliri, fiyatlardaki artış kadar artıyor ise, insanlar pahalılık nedir fark etmez. Fiyat artışından yakınır ama, gelirleri fiyatlar kadar arttığında yaşam sıkıntısı çekmez. Durumları bozulmaz. 2001 yılında Ayşe Hanım Teyze’min geliri fiyatlar kadar artmadı. Onun için Ayşe Hanım Teyze’m geçim sıkıntısı çekmeye başladı. 2000 yılından daha kötü bir yaşam sürüyor. Maalesef, 2002 yılında bu devam edecek. Fiyatlar Ayşe Hanım Teyze’min gelirinden daha fazla artacak. Ayşe Hanım Teyze’min geçim derdi büyüyecek.

Ümit fakirin ekmeği...
Ayşe Hanım Teyze’m 2002 yılına ümit ile girmek zorunda... 2002’nin 2001’den daha iyi olacağına inanmak zorunda... Yoksa bu dünyada yaşanır mı? Felaket bekleyişi içinde, "kara günler gelecek" endişesi ile yaşam insanın hayatını söndürür. Hayatı zindan eder. "Ümit fakirin ekmeği... Ye Memed’im ye" demişler... Ümit edeceğiz ki yaşayalım... İnşallah / maşallah 2002 biten yıldan daha iyi olacak...

Gayrimenkul para etmeyecek
2002 yılında halkın "likidite tercihi" açık anlatımıyla nakit parada kalma tercihi devam edecek. Eskiden insanların bir gayrimenkul aşkı vardı. O aşk artık öldü. (1) Ülkede pek çok kullanılmayan gayrimenkul var. Dağ taş ev, apartman, işyeri, sanayi sitesi, han, hamam doldu... Eskiden fiyatları artacak diyerek bunlara para bağlayanlar, boş kalsa da umursamayanlar şimdi dertli...
Bu bollukta ihtiyaç sahipleri gayrimenkullerinin fiyatını yarı yarıya düşürse de mallarını satamıyor.
O nedenle Ayşe Hanım Teyzem’in parası olsa bile ev, arsa alması yanlış olur. İhtiyacı yok ise, paraya sıkışmamış ise elindeki gayrimenkulleri satması çılgınlık olur. Çünkü beş paraya çıkarsa, alıcı bulamaz. 2002 yılı gayrimenkul piyasası için ölü bir yıldır. İnşaat piyasasının bu yıl da canlanması mümkün değildir.

Dolar ve euro en az yüzde 50 - 60 artacak
Türkiye’nin başına beklenmedik bir bela gelmez ise, 2002 yılında döviz kıtlığı olmaz. Ama döviz fiyatları en az enflasyon kadar artar. Ne kadar enflasyon, ondan biraz fazla döviz fiyatı... Bunun anlamı, Ayşe Hanım Teyze’min imkan bulur ise, parasını gene de dövizde tutmaya devam etmesidir. Çünkü döviz faiz getirmese de, Ayşe Hanım Teyze’min çok çok çok değerli olan küçücük tasarrufunu enflasyona karşı koruyacak önemli bir araçtır.