Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Müdürümüz Mehmet Emin Erişirgil’in Mülkiye’yi bitirdiğimiz sırada söylediklerini, belki yaşamımız boyunca - bazılarımız ise en azından uzun bir süre - unutmadık: "Siz devlet memuru olacaksınız. Devlete hizmet edeceksiniz." Böyle demişti Erişirgil.
1938’de Mülkiye’den çok iyi bir dereceyle, güçlü bir cahil olarak çıkmıştım. Hukuk mahkemeleri usullerini seller sular gibi biliyordum. Ama toplum ve dünya gerçeklerinin çok uzağındaydım. Okul bittikten sonra Mali Şube’den çıkanları Maliye Bakanlığı’nda çeşitli görevlere atadılar...
...
1938 kuşağından Cahit Kayra, anılarını anlatmaya böyle başlıyor. Kayra 1917’de Trabzonlu bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1938’de Mülkiye’den çıktıktan sonra 1972’ye kadar devlet için çalıştı. Sonra politikaya girdi, milletvekili seçildi. Emeklilik sonrası gazetelere yazdı, kitaplar yayımlamaya başladı.

İlk öykü kitabı Bodrum Üzerine Çeşitlemeler, 1983’te Milliyet Yayını olarak basıldı. İstanbul ile ilgili çok sayıda araştırması kitap halinde yayımlandı. Ben, "Hoşçakal Bodrum" (Boyut Kitapları) ve "Bir Mavi Yolculuk" Seyir Defteri (Büke Yayınları) isimli kitaplarına bayılırım. Kayra’nın devlet hizmetinde geçen 35 yılının ve sonraki 30 yılının anılarını topladığı kitap İş Bankası Kültür Yayını olarak ikinci baskısını yaptı. 655 sayfalık kitapta son 65 yılın önemli olayları ve kişileri anlatılıyor. Kitapta o kadar çok isim var ki, isim dizini 24 sayfaya sığabilmiş.
Kayra inanılmaz bir hatıra ve duru bir anlatım gücü ile günlük yaşamdan ekonomik olaylara, siyasete, bürokrasiye, sanat, kültür, edebiyat ve müziğe uzanan yaygın ilgi alanında Türkiye’de 65 yılda olan biteni anlatıyor. Anıları bir bakıma son 65 yılın tarihi.

Cahit Kayra, anılarının ikinci basımına "Merdivenin Son Basamakları"nı eklemiş. İstanbul’daki yaşamı hikaye ediyor. Ankara’ya alışmış bir bürokrat için diyor, "Ankara’nın kolay yaşanan disiplininden sonra İstanbul bir büyük dağınıklık gibidir. Rüzgarlı, dalgalı denizler... Gemilerin ardında simit parçacıklarının peşinde uçuşan martılar... Mendireğin duvarlarına düzensiz noktalar gibi dizilmiş karabataklar... Ankara’nın ciddiyet kompleksine yumulmuş insanları yerine, yaşam kavgasının yırtıklığına bürünmüş büyük şehir çocukları..."
Kayra anılarının bir bölümünde de "nehri itmemeköten söz ediyor. Diyor ki, "Günler hızlı hızlı uçup gittiler. Günün bittiğini gece gelince anlıyordum ve o gün ne yaptığımı düşünmeye bile gerek duymuyorum. Feylesoflar ‘Nehri itmeye kalkmayın’ diyorlar... Ayları Bodrum’da boş ve dingin zamanlar geçirerek doldurdum. Torba’ya gidip Cemil Eren’in resimlerine bakmak, Yalıkavak’ta balık yemek, evde kedilerle oynamak... Nehri itmemeye çalışıyordum. Kenarında oturup boş gözlerle, anlamayan gözlerle, istemeyen, bir şey beklemekten vazgeçen insanların basitliği ile ve şairin dediği gibi, ‘günlük basitliklerim için kendimi unutarak.."
Sayın okuyucularım Kayra’nın anılarını mutlaka okuyunuz.