Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Başka bir ülkede bulunan silahların sökülmesinde ısrarcı olan ABD yönetimi yüzünden biz 40 yıl önce de harbe giriyorduk.
O zaman pazarlık konusu olan Küba’daki füzelerdi. Ve de bizim bu füzelere karşı Türkiye’de konuşlandırılmış füzeler yüzünden harbe gireceğimizden haberimiz bile yoktu.
Pazarlık bitti de neyin ne olduğunu öğrendik. 40 yıl sonra bu defa Irak’taki silahlar pazarlık konusu. Pazarlık bitmediğinden Irak’taki silahlara karşılık bizim topraklarımızda hangi silahların konuşlandırıldığında haberimiz yok.

Geçen hafta Havana’da "Küba krizi"nin 40’ıncı yılı nedeniyle üç gün süren toplantılar yapıldı. ABD eski Savunma bakanlarından Robert McNamara, ABD adına toplantılara katıldı.
Küba krizi, 1962 yılı ekim ayında Başkan Kennedy’nin, ABD topraklarını vuracak şekilde Küba’ya konuşlandırılmış Sovyetler’in nükleer başlıklı füzelerini öğrenmesi ile başlamıştı.
ABD Başkanı Kennedy füzelerin sökülmemesi halinde harp başlatacağını açıklamıştı. İki hafta süren tartışmalardan sonra SSCB Başkanı Kruşçev füzelerin söküleceğini bildirmiş böylece kriz 29 Ekim 1962 tarihinde sona ermişti. Kriz sona erince öğrendik ki, ABD yönetimi Rusya’yı hedef alan nükleer başlıklı füzeleri daha önce Türkiye topraklarına konuşlandırmış.
Küba’daki füzelerin sökülmesine karşılık ABD yönetimi de Türk topraklarındaki nükleer başlıklı füzeleri sökmüş.
Geçen hafta Havana’da yapılan toplantıda McNamara Küba krizinin çözümünü "son 50 yılda dış politikada gerçekleştirilmiş en başarılı anlaşma" olarak niteledi.

Tarih tekerrürden ibarettir derler ya... İşte o biçim... 40 yıl sonra bir başka ülkedeki nükleer silahlar nedeniyle Türkiye’nin başı gene derde giriyor.
ABD Başkanı Kennedy’nin 40 yıl önce sökülmesini istediği nükleer silahlar çoğumuzun haritadaki yerini bile bilemediğimiz Küba gibi uzak bir ülkede olmasına rağmen "kabak" az daha bizim başımıza patlayacaktı. Bu defa hemen komşumuzdaki ülkede nükleer silahların varlığından söz ediliyor. Bir harp çıkar ise "kabak" gene bizim başımızda patlayacak.
Bu ne şanssızlık ki, uzak da olsa yakın da olsa her uluslararası ciddi sorun Türkiye’yi "vuruyor."
Olası bir harp bizi çok olumsuz etkileyecek. (1) Doğrudan ilgimiz olmayan bir nedenle (veya bizi ilgilendiren bir neden olmadan) sınır komşumuzla vuruşacağız. Vuruşmak demek öncelikle iki taraftan da can kaybı demektir. İki komşu arasında uzun yıllar sürecek kan davasının ve düşmanlığın tohumlarının ekilmesi demektir.
(2) Zaten sorunlar içinde olan ekonomimiz dibe vuracak. Irak ile sıcak çatışmanın içine giren Türkiye’de ekonominin daha kötüye gitmemesi imkansız. Sıcak çatışmaya giren bir ülkeye (a) Turist gelmez. (b) Yabancı alıcılar bu ülke ile yapılacak orta ve uzun vadeli ihracat bağlantılarına güvenmez. (c) Dış kredi kuruluşları böyle ülkeye kredi açmaz. Yabancı sermaye böyle ülkeye yatırım yapmaz. (d) İçeride yatırım ve tüketim harcamaları durur. (e) İnsanlar ve kurumlar nakite ve dövize dönme arayışına girer.
Kapıldık gidiyoruz bahtımızın rüzgarına... Irak’taki olası bir çatışmada en büyük zararı bizim göreceğimizi bilelim... Program aksamaz... Ekonomiye bir şey olmaz... Kerkük’ü alırız... ABD zararımızı karşılar... Şeklindeki değerlemelerin ciddiyet ile ilgisi yok.