Estonya Başbakanı Andrus Ansip bugün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın resmi davetlisi olarak Türkiye’ye
Uras- Estonya, Baltık denizi kıyısında toprağı küçük, nüfusu az bir ülke ama Türkiye ile uzun yıllardır iyi ilişki içinde. Mustafa Kemal’in özel emriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin 18’inci büyükelçiliği 1935’te Tallin’de açılmış.
Ansip- Tarih boyunca bize yapmış olduğu büyük yardımlardan ötürü Türkiye’ye içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Türkiye, üç Baltık ülkesinin Sovyetler Birliği tarafından hukuka aykırı biçimde ilhak edilmesini hiçbir zaman tanımayan az sayıdaki ülkelerden biridir. Bu Estonya için çok önemli. 1991’de bağımsızlığımızı yeniden kazandıktan sonra NATO’ya ve AB’ye katılmaya öncelik verdik. Türkiye’nin de desteğiyle NATO’ya üye olduk. Eston halkı AB’nin bir barış projesi olduğunun bilincindeydi ve AB’ye katılmak için siyasi, ekonomik birçok neden vardı. Ancak en önemli neden güvenlik arayışıydı. Çünkü Eston halkı son savaşın ve işgalin acılarını unutamadı.
AB’ye katılım öncesi yapılanları, katılım sürecini anlatır mısınız? Katılım kolay oldu mu?
Estonya’nın AB’ye üye olması da bir başarı hikâyesidir. Estonya AB’ye üye olmakla çok şey kazandı. AB ve üçüncü ülkelerle olan ticaret hacmi, yılda yüzde 20-30 artıyor. Turist sayısı yüzde 7 büyüme gösteriyor. Bu hızlı gelişimin ardında gerçekleştirilen yapısal reformlar var. Ekonomimizi, hızlı bir şekilde Doğu’dan Batı’ya, planlı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine yönlendirdik. AB’ye üye olmak için bu somut hedefe sahip olmak Estonya açısından önemliydi. Bu amacı belirledikten sonra gerekli reformları çok hızlı bir şekilde gerçekleştirdik. Ve elbette, tüm yaptıklarımızı Brüksel istediği için değil, kendimiz için yaptık. Bu nedenle AB katılım sürecimizden şikâyetçi olmadığımızı, tam tersine mutlu olduğumuzu söyleyebilirim.
Türkiye de şimdilerde reform sürecinde. Reformları kısa sürede gerçekleştirmek kolay değil. Fakat tam üyelik hedefi her zaman gündemde.
AB’nin üçüncü genişlemesini destekliyoruz. Fakat aynı zamanda AB’yi güçlü ve büyük bir birlik olarak görmek istiyoruz. Bunun anlamı şudur, üye ülkeler ve AB üyeliğini arzu eden tüm ülkeler ev ödevlerini yapmalılar, genişleme kriterlerini yerine getirmeliler.
AB’yle müzakere sürecinde başmüzakereciniz neler yaptı? Brüksel’de lobi çalışmaları ne kadar önemliydi? Üyeliğinize karşı çıkan ülkeler oldu mu?
Müzakereci güçlü olmalı. Müzakere süreci önemli ancak daha önemli olan ev ödevinizi yapmanız. Bazen aday ülkeler Brüksel’de iyi lobi yapıldığı takdirde tam üyeliğin elde edilebileceğini düşünebiliyor. Ancak durum böyle değil.
Estonya’da bazıları AB Komisyonu’nun çok güçlü olduğunu ve eleştirileri nedeniyle Estonya’ya dostane yaklaşmadığını düşünüyordu. Estonya’nın AB üyelik süreci 10 yıl sürdü. Fakat biz bu sürecin henüz başlarında, lobi yerine, ülkemizdeki reform programlarına yoğunlaşmamız gerektiğini öğrendik.
Türkiye’nin katılım sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin çok Batılı bir ülke olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin hızla kalkınan bir ülke olduğunu biliyoruz. AB’nin genişlemesini ve Türkiye’nin AB üyeliğini de destekliyoruz. Türkiye’yi AB üyesi olarak görmek istiyoruz.
Daha önce Türkiye’ye geldiniz mi?
2004’te yaz tatilimizi Marmaris’te geçirdik. Bu resmi ziyaretimde Gerede’de düzenlenecek ilk kayak maratonuna yarışmacı olarak katılacağım.
Turizm ve BT’de işbirliği imkânı
Estonya ve Türkiye hangi konularda işbirliği geliştirebilir?
Turizm işbirliği yapabileceğimiz çok önemli bir alan. Çok sayıda Eston her yaz Türkiye’ye tatile gidiyor. Türkiye, Estonlar için çok önemli bir turist güzergâhı ve bu önem artmaya devam ediyor. Bu nedenle turizm en uygun işbirliği alanı. Çok sayıda Türk de örneğin Tallin’i ziyaret etmek için Estonya’ya gelmeye başladı.
BT (bilgi teknolojileri) konusunda Estonya’nın birikimlerini ve deneyimlerini Türkiye’ye aktarabiliriz. Bizim ekonomik başarı hikâyemiz ve siyasi başarımız bir şekilde BT sektöründeki gelişmelere dayanmaktadır. Çünkü internete erişim halihazırda temel insan haklarından biridir. Herkesin internete ve internet vasıtasıyla bilgiye erişebilmesi, toplumdaki demokratik değişimi destekler.
Bizim tecrübemizin (siber güvenlik konusunda dahi) oldukça dikkate şayan olduğunu düşünüyorum. Elbette, tecrübemizi başkalarıyla paylaşmaya da hazırız. Skype (internet üzerinden sesli ve görüntülü iletişim) Estonya’da geliştirildi ve geliştirme merkezi halen Estonya’da bulunuyor. NATO’nun Siber Savunma (Cyber Defence) Mükemmeliyet Merkezi de Tallin’de.
Estonya’da vergi oranları her yıl 1 puan düşürülüyor
Reformları gerçekleştirmekte ne gibi sorunlarla karşılaştınız?
AB katılım sürecinde gerçekleştirdiğimiz hem siyasi hem ekonomik reformlar zaman zaman sancılı oldu. Ekonomimizi Doğu’dan Batı’ya yönlendirmemiz güç oldu. Yine de başarabildik. Şimdilerde Eston ekonomisinde doğrudan dış yatırımların yaklaşık yüzde 40’ı komşu ülkelerden İsveç ve Finlandiya’dan geliyor.
Yapısal reformlara başladığımız dönemde, Estonya’da planlı ekonomi mevcuttu, halkın çoğunluğu tarım sektörüyle iştigal ediyordu.
Ekonomimizi dışa açma kararı aldığımızda bazıları, yapay engeller, gümrük duvarları vs olmaksızın küresel rekabetle baş edemeyeceğimizden korkuyordu. Bunlara rağmen reformları yaptık. Koruma olmaksızın küreselleşmeyle baş edebildik.
Küreselleşme, Estonya’da yeni işler yarattı. Bu nedenle küresel ekonominin, liberal modelinin en iyi model olduğunu söyleyebiliyoruz.
Sosyal politikalarda ve ekonomi politikalarında en önemli değişiklikler neler oldu?
En iyi sosyal politika, güçlü ekonomidir. Ekonomi iyi durumdaysa sosyal sorunları çözmek için kaynak bulunur. Estonya’da çok liberal bir ekonomik model izliyoruz, vergi sistemimiz çok şeffaf ve basit.
“Flat Tax” (bütün vergi dilimlerine aynı oranda uygulanan vergi) denilen bir sistem uyguluyoruz. Bu sistemde vergi oranı daha önce yüzde 26’ydı, şimdi yüzde 21. Yasalara göre, kişisel gelir vergisi oranını her yıl 1 puan azaltacağız ve bu oran 2011’de yüzde 18 olacak. Kurumlar vergisi sistemimiz de aynı şekilde...
Teşvik amacıyla devlet yardımı, vergi indirimleri yok. Sadece yeniden yatırıma dönüşen kazanımları vergilendirmiyoruz. Yatırımcı kârını şirketten alana kadar kazanç vergilendirilmiyor. Son dört yılda, yeniden yatırıma dönüşen gelirlerin oranı 10 kat arttı.