Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tansaş’ın yöneticisi Servet Topaloğlu, "organize perakende sektörü" diyerek adlandırılan ve bakkallar dışındaki ulusal ve yabancı maket, süpermarket ve hipermarketlerin bütününü kapsayan kesimde, 2001’de krizin etkisinde satışların ABD doları bazında (reel olarak) yüzde 20, yüzde 25 oranında küçüldüğünü anlatıyor.
Ankara merkezli "Real" mağaza grubu yöneticisi Müjdat Özgöz ise, Ankara’daki mağazaların perakende satış cirosunun krizden etkilenmediğini söylüyor.
Ankara’da yaşayanların kriz nedeniyle işlerini kaybetmemeleri ve de gelirlerinin enflasyona göre ayarlanması harcamalarının aynı çizgide sürmesine imkan veriyor. Ankara’da yaşayanların harcamalarının aynı çizgide sürmesi iyi de... Ankara’da yaşayanlar krizin ne olduğunu henüz fark etmediklerinden, krizden canı yananların durumunu da anlayamıyorlar.

Bunları dün, Posta gazetesi tarafından düzenlenen ve perakende sektöründeki gelişmelerin mercek altına alındığı toplantıda öğrendim. Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği Başkanı Selim Yekta Işık’ın yönettiği toplantıda, Gima’nın yöneticisi Deniz Pınar, 2001 yılında Türk halkının lüks gıdaya veda etmek zorunda kaldığını anlattı. "Marka bağımlılığı önemini kaybetti. Kimse artık alıştığı markaya bakmıyor. İhtiyacı olan malın fiyatına bakıyor" dedi.
Tekzen mağazaları yöneticisi Ahmet Işıkgece’ye göre, "organize perakende mağazalarödan alışveriş eden her 10 müşteriden 7’si marka bağımlılığından, her 10 müşteriden 8’i ise belli dükkana olan bağımlılığından vazgeçti. Mağaza mağaza gezerek hangi malı en ucuz nereden satın alacağına bakar duruma geldi.
Metro mağazalar grubu sorumlusu Mustafa Kalkandelen’e göre, "Perakendeci müşteri daha ucuz mala yönelmiş durumda. Müşteri eskisi kadar toptan alım yapmıyor. Stok tutmuyor. Mağazalara eskisinden daha sık uğruyor. Ama her seferinde eskisinden daha az para harcıyor. Müşteri mağazaların ucuzluk kampanyasını izliyor. Alımını bu kampanya döneminde yapmaya özen gösteriyor. Markasız ucuz mallarla daha az para harcayarak, daha çok mal alma çabasını sürdürüyor."

Migros yönetim sorumlularından Ömer Bozer, "Organize perakendecilik sektörünün hedefinin ortadirekteki insanlar olduğunu" belirtiyor. Perakendecilik sektörünün geleneksel ürünlerinde, toplam satışların yüzde 60’ının hala bakkallar tarafından sürdürüldüğü ve organize perakendeciliğin pazar payının yüzde 40 olduğu belirtiliyor.
Genel değerlemeye göre, organize perakendecilik kesiminde 2001 krizi sonucu ortaya çıkan yüzde 20, yüzde 25 oranındaki reel daralmanın telafisi ve sektörün 2000 yılı satış rakamına tekrar ulaşması için 2005 yılına kadar beklemek gerekecek.
Sadece satış rakamlarının küçülmesi, iç hacminin daralması değil, ekonomideki yapısal değişimde organize perakendecilik sektöründeki büyük mağaza işletmecilerini olumsuz etkiliyor.
Geçmişte, vadeli olarak rafa koydukları malları, peşin sattıkları için, ellerinden önemli miktarda fon geçen ve bu fonu faiz ile değerlendirerek, finansal gelir elde eden büyük mağaza grupları bu imkanlarını kaybettiklerinden, şimdi alıp satarken kar etmeye özen göstermek zorunda.
Perakendeciliği sadece bakkal ve büyük mağazalar penceresinden değerlendirmemek gerekir. Bunlar sistemin aracı kuruluşlarıdır. Sistemin bir ucunda "tüketici", öbür ucunda "üretici" var. Sistemin işlemesi tüketicinin harcamasına bağlı. Tüketicinin parası olacak, harcayacak ki, "talep" perakendecilik kesiminin aracılığıyla sağlıklı biçimde üreticiye ulaşsın. Üretici daha fazla üretsin. Üretici daha fazla ürettikçe gelir yaratsın. Ülke kalkınsın, insanların kişisel geliri artsın. Geliri artan insan daha fazla harcasın... Böylece çark dönsün.