İki finans dergisi tarafından “Dünyanın En Başarılı Merkez Bankası Başkanı” seçilen Durmuş Yılmaz, NTV/CNBC-e ortak yayınında soruları yanıtladı. Dedi ki, “IMF anlaşmasının olup olmayacağı konusunda muhatap Ali Babacan’dır. Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı giderek azalıyor. Cari açık için çok fazla bir paraya ihtiyacımız yok. Genç bir nüfusumuz var. Bu nüfusa iş bulmak için yatırım yapılmalı. Tasarruflarımız yeterli değil. İşini kaybedenlere iş bulmak ve emek piyasasına yeni girenlere iş bulmak için yatırım gerekli. Bunun için kaynağı ihtiyaç var. Yüzde 3 büyüme yeter diyorsak böyle bir anlaşmaya ihtiyaç olmayabilir. İhtiyacımız olan ucuz kaynağın nereden temin edileceği siyasi karar. IMF konusunda belirsizlik ne kadar erken biterse, hazırlık yapmamız için o kadar iyi olur.“
Merkez Bankası Başkanı açık açık diyor ki, “Biz dışarıdan para gelmeden bu çarkı çeviremeyiz... IMF’den para gelecekse gelsin. Gelmeyecekse, biz başka yerlerden para bulmaya çalışalım.”
Osmanlı’dan miras
Merkez Bankası Başkanı’nın “ipine sarıldığı politika”, 1860 yılından bu yana süren, Osmanlı’dan miras aldığımız, “Borçlanmadan yaşayamayız” politikasıdır. Bizim paramız bize yetmez... Mutlaka bir yerlerden para bulmalıyız... Yurtdışındaki işçiler para göndersin. Af çıkaralım, dışarıya para kaçıranlar getirsin. IMF’ye borçlanalım. Bankalar borçlansın. Özel sektör borçlansın. Araplardan para bulalım...
Neden başkalarından para bularak yaşama çabası içindeyiz? Çünkü üretemiyoruz, elimizi oynatmıyoruz. Üretemeyince de, ”Aaaaa... Bu işsizlik de nereden çıktı? Aaaa... Bu fakirlik de nereden çıktı? Bizim işsizlere iş bulmak, fakirlere aş bulmak için kaynağımız yok... Borçlanalım diyoruz. Anlaşılan bu çemberi kıramayacağız. Böyle geldi, böyle gidecek...
1955’te de böyleydi
1955 yılında da durum pek farklı değildi. Hatta daha kötüydü. 12 Eylül 1955’te başlayacak toplantılar için katılımcılar 6 Eylül’de İstanbul’a gelmeye başladı. Erken gelenler 6-7 Eylül karmaşası içinde kaldı. Yağmalara, Beyoğlu’nun yakılıp yıkılmasına şahit oldu. Daha sonra örfi idare ilan edildi. Katılımcılar İstanbul’da rahat dolaşamadı.
Bu toplantılara Türk hükümetinin IMF ile arasındaki gerginlik damga bastı. 1955 toplantılarına ise Türk hükümetinin Dünya Bankası ile kavgası gölge düşürmüştü. 1954 yılında Dünya Bankası’nın Türkiye’ye gereken anlayışı göstermediği gerekçesiyle hükümet Dünya Bankası ile kavga etti. Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Peter Lieftinck’i kovdu. Türkiye 1954 Washington toplantılarına katılmayacağını açıkladı. Daha sonra gecikmeli olarak katıldı. Bütün bunlara rağmen Dünya Bankası ve IMF Genel Kurul Toplantıları İstanbul’da yapıldı.
1955 toplantıları sırasında Türkiye’nin dövizi yoktu. Katılımcı ülkelerin çoğuna ticari borcu vardı. Katılımcılar bir yanda toplantıya katılırken, öte yanda Türk hükümetinden alacaklarını tahsil etme arayışındaydı.
Şimdilerde hiçbir ülkeye vadesi gelmiş borcumuz yok ama, daha fazla borçlanma peşindeyiz. Kim bize borç verecekse versin. Ne kadar verirse versin... Fark etmez. Bu arada IMF de çanağa biraz para attırırsa fena olmaz!
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025