Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Krizden çıkma arayışındaki ülkelerde cumartesi-pazar tatili diye bir şey yok. Türkiye ise ekonomi dükkânını 9 gün tatil etti. Bizde de korku yok

Biz ekonomi dükkânını 9 gün tatil ettik. ABD’de esen fırtına ve de o fırtına nedeniyle alt üst olan dünya

Banka kurtarmak kolay bir iş değil
finans sisteminde olan bitenlerden korkmuyoruz. Bizim daha önemli konularımız var. İki milletvekili, Uğur Dündar’ın yönetiminde “Tencere dibin kara...” tartışmasını yapıyor. Bu tartışma “tarihi tartışma(!)” olarak ülkenin gündemini işgal ediyor.
Bu ülkede insanlar nasıl iş buluyor? İş bulamayanlar ne durumda? İş bulanlar nasıl geçiniyor? Yatırımlar, üretim artıyor mu, azalıyor mu? Kürt sorunu nasıl çözülecek? Terör ne zaman duracak? Askeri operasyonlar ne zaman sona erecek? N’olacak bizim halimiz? Bunlar hiç mi hiç önemli konular değil...
ABD’de krizi önleme çabaları geçen hafta sonu da devam etti. Krizden çıkma arayışındaki ülkelerde cumartesi-pazar tatili diye bir şey yok. Cumhurbaşkanından parlamentosuna, iktidarından muhalefetine ülkenin sorumluluğunu taşıyanlar, paranın sorumluğunu taşıyanlar, bankalar, finans kuruluşları gece gündüz çalışıyor.

Kurtarma işi uzuyor
Kurtarma işi uzuyor. Alınan her tedbirin sorunu çözeceği umuluyor. Alınan tedbir işe yaramayınca yenisi gündeme geliyor. Çünkü:
-  Zararın boyutu belli değil. Faturanın ne olduğu bilinmiyor. (1) ABD’de hangi finans kuruluşunun ne kadar zararı olduğu kesin olarak bilinmiyor. (2) ABD’de hangi bankanın çıkardığı tahvilin,borç senedinin karşılıksız olduğu, karşılıksız kâğıtların toplamı bilinmiyor. (3) Karşılığı olmayan tahvillerin, bonoların ABD içinde ve dışında hangi bankaların, finans kuruluşlarının ve fonların portföyünde olduğu, bu bankaların,finans kuruluşlarının ve fonların zararlarının ne olduğu bilinmiyor. (4) Karşılığı olmayan tahviller, bonolar ve borç senetleri karşılığı bankaların, finans kuruluşlarının ve fonların nerelerde yatırım yaptıkları bilinmiyor.
-  Paniği önlemek, krizin yayılmasını önlemek isteyenler panik içinde olduğu için, hasar-ziyan tespiti yapmaya vakit bulamadan piyasaya para akıtarak yangını söndürmeye çalışıyor. Fakat yangın sönmüyor.

Söndürmek için ne yapıldı?
-  Bizde bankacılık krizi çıktığında devlet güç durumdaki bankalara el koydu. Bankaların yükümlülüklerini üstlendi. Alacaklarını tahsil etmeye çalıştı. Daha sonra bazılarını kapattı. Bazılarını sattı. Bankaların iflas etmesini göze alamadı.
-  ABD’de bu krize devlet farklı uygulamalar yaptı. (1) Bazı bankaların iflasını göze aldı. (2) Bazı güçsüz finans kuruluşlarını güçlülere ekledi. (3) Bazılarının sermayesindeki devlet payını artırdı. Devletleştirdi.
-  Şimdi ise bir başka uygulamaya yöneldi. Finans kuruluşlarının batık (geri alınamayacak) alacaklarını devlet devralacak. Bu alacak senetlerine karşılık finans kuruluşlarına para akıtacak. Bu sayede onların batmasını önleyecek.
- Güç durumdaki finans kuruluşlarının çıkardıkları ve ABD’deki ve başka ülkelerde sattıkları karşılıksız tahvillerin, bonoların borç senetleri ile şimdilik ilgilenen yok.

İsveç nasıl önlemişti ?
“Ders alınsa idi tarih tekerrür eder miydi?” 1980’lerde değişik ülkelerde 30 büyük bankacılık krizi yaşandı. Kriz Norveç, Finlandiya ve İsveç bankalarını 1990’a doğru vurdu.
Bu 3 ülkeden İsveç’in krizin zararlarını önleme çabası “Ders kitaplarına geçmiş bir başarı öyküsüdür”. (Türkiye Bankalar Birliği yayını. Tercüme: Aydan Aydın , “İsveç Bankacılık Sektörü  Kriz, Krizde Yapılanlar ve Sonrası” Ocak 2002)
İsveç hükümeti, bankalardan kesin zarar tespiti istedi. Bankalara zararları kadar para koydu. Bankalara koyduğu para kadar bankaların sermayelerine iştirak etti. Bankaların batık alacaklarının senetlerini devraldı. Beş yıl için de bu batık kredilerden yapılan tahsilatları bankaların borcundan düştü. Kriz atlatıldıktan sonra elindeki hisse senetlerini satışa çıkardı. Hisse senetlerini satarak Hazine’ye gelir sağladı. Böylece vergi mükellefinin cebinden para çıkmadan banka krizi atlatılmış, kriz nedeniyle de Hazine’ye gelir sağlanmış oldu.