Dün sabah Ecevit CNN Türk’teki konuşmasında Hüsamettin Özkan’ı "defterden sildiğini" açıkladı.
Öğle vakti Devlet Bahçeli 1 Eylül’de toplanacak TBMM’nin alacağı karar ile 3 Kasım’da erken seçime gidilebileceğini söyledi.
Demek ki, bu sabahtan itibaren ekonomi tamamen unutuluyor, "iç politika" öne çıkıyor... 3 Kasım’da olmasa bile bir erken seçim ufukta görüldüğü için politikacı işi gücü bırakarak seçim telaşına düşecek.
Ayşe Hanım Teyzem için bu gelişmelerin anlamı şudur: "Güzel günler ümidi gene kaldı bir başka bahara... Bugüne kadar ödenen pahalı faturalar için... Geçmiş ola!.."
Siz Kemal Derviş’in ve IMF görevlilerinin "Erken seçim istikkar programı uygulamasını aksatmaz... Programın içinde gerekli emniyet marjı dikkate alındı..." söylemlerine bakmayınız... Erken seçim havası ile politikacıların ülkeyi sahipsiz bırakmaları, (1) İstikrar tedbirlerinin başarıya ulaşmasını engeller. (2) Avrupa Birliği konusundaki gelişmelere set çeker. (3) Türkiye’de tarımda, sanayide, bankacılıkta, bürokraside yürütülen yeniden yapılanma çalışmalarının aksamasına neden olur. (4) Ülkeye döviz girişini durdurur. (5) Borçların çevrilmesini güçleştirir.
Eskiden seçim gündeme geldiğinde iktidardaki paritler Merkez Bankası’nın para musluklarını açtırır, bütçeden harcamaları artırırdı. KİT’lere adam alır, verimsiz ve gereksiz kamu yatarımlarını başlatırdı.
Günümüzde bunları yapma şansları kalmadı. İşin kötüsü halka iş ve aş da vaat edemeyecekler. Seçime girecek partilerin hiçbirinin IMF’siz bir kalkınma programı da yok.
O halde halktan oy isterken söylemlerini neye dayandıracaklar?..
Dün 11’inci Kocayayla Türkmen Şöleni’nde kıl çadırları dolaşırken Devlet Bahçeli’nin yaptığı konuşma seçimde işlenecek konular hakkında fikir veriyor. Devlet Bahçeli, "Türk milletinin üzerinde hassasiyetle durduğu konuların ekonomiden daha önemli olduğunu" belirtti. Bu sözleri "Apo’yu hemen asalım, Avrupa Birliği’ne kafa tutalım" şeklinde tasvip gördü. Demek ki, önümüzdeki seçimde partiler "Yok aslında birbirimizden farkımız ama, biz Türk halkının üzerinde hassasiyetle durduğu milli değerlere daha fazla sahip çıkarız!.." diyerek bir milli değere yapışarak seçmenden oy isteyecek... Kimi başörtüsünü, kimi ezanı, kimi iç ve dış düşmanı, kimi ülkenin parçalanmasını, kimi Kıbrıs’ı, kimi Avrupa Birliği’nin kötü emellerini, propaganda konusu olarak seçecek...
İyi de bu gelişmelerden Ayşe Hanım Teyzem nasıl etkilenecek?
(1) İstikrar tedbirlerinin başarıya ulaşabilmesi, ekonomimin normal işleyişine kavuşabilmesi için faizlerin düşmesi, döviz fiyatının istikrara kavuşması gerekiyordu. Seçim havası, faizlerdeki riski artıracağından faizler yükselecek. Dalgalı kurda özlenen ve beklenen istikrarı yok edecek.
(2) Enflasyonun düşmesi ve milli gelirin büyüme işareti vermesi dış finans çevreleri için çok önemli idi. Şimdi seçim havası bu olumlu görünümü, olumsuza çevirecek.
(3) Türkiye’nin borcunu çevirebilmesi dışarıdan borçlanmaya başlamasına bağlı. Olumsuz görünüm, dışarıdan borçlanma işini geciktirecek. IMF ek imkan tanımaz ise Türkiye döviz bulmakda zorlanacak.
(4) Belirsizlik dönemlerinde Türk parasından dövize hızlı geçiş olur. Dövize geçen paranın önemli bölümü yurtdışına çıkar. Seçim ortamının belirsizliği dövize talebi ve dövizin yurtdışına kaçışını hızlandıracak.
(5) Yerli ve yabancı yatırımcının şu günlerde harekete geçmesi bekleniyordu. Halbuki, seçim ortamı belirsizliği, yerli ve yabancı işadamlarını "bekle gör" havasına sokacak.
(6) Elinde birimi olanların bu birikimleri yavaş yavaş çözmeye başladıkları, menkul ve gayrimenkul piyasasının açılmasının beklendiği söyleniyordu. Şimdi menkul ve gayrimenkul piyasaları daha fazla daralacak. Sayın okuyucularım, "bekara hanım boşamak kolay gelirmiş." Ekonomik sıkıntıyı yaşamayanlar "Boşver... Seçim olsun... İşler düzelir!.." diyerek bu belirsiz döneme davetiye çıkardı. Çıkarıyor. Türkiye’de işlerin düzelmesi, Ayşe Hanım Teyzemgillerin yüzünün gülmesi, sadece ve sadece yatırımın ve üretimin artması ile mümkündür. Yatırım üretim artacak, herkese iş ve aş imkanı doğacak ki, elde edilen gelir bu ülkede yaşayanların refahını artırsın. Esas sorun bu... Bunu düşenen, bunu hedef alan, bunun için çalışan, bunu konuşan yok... Arkadaş seçim yapacaksın... Yap da... Sonra ne yapacaksın?.. Onu söyle!..