Hükümet daha önce 4 bankayı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devretmiş idi. Şimdi 5 banka daha fon kapsamına alındı.
Bir bankanın fon kapsamına alınması demek bunların zararlarının devlet tarafından, açık anlatımıyla halkın parası ile kapatılması demektir.
Açıklanan rakamlar inanılmaz boyutta!.. İlk açıklamalara göre bu 5 bankanın devlete faturasının 2.2 katrilyon lira olduğu söyleniyor. Bu doğru ise, yaklaşık 5 milyar dolar eder. IMF'den gelecek para da yetmez. Halkımızın "deprem vergisi" olarak ödeyeceği ek vergi de yetmez... Artık halkımız zararı, tüpgaz, ekmek, peynir, zeytin, maydanoz fiyatına bindirilen KDV ile yavaş yavaş öder...
Bu beş bankanın zarar faturasının sorumlusu bu bankaların sahipleri değildir. Yöneticileri değildir. Bu sistemi kuran ve bu sistemi sürdüren politikacılardır.
Bir bankanın mali durumu neden bozulur? (1) Banka mevduata ödenmeyecek kadar yüksek faiz öder. (2) Krediyi geri ödeyemeyecek kimselere para dağıtır, para batırır, (3) Bankanın sahip ve yöneticileri bankanın içini boşaltır.
Bir bankanın mali durumu bir günde bozulmaz... Banka bir ayda, bir yıl içinde batacak duruma gelmez. Bunlar uzun bir süre içinde olur.
Türkiye'de banka kurulması Hazine'nin izinine bağlıdır. Hazine, banka sahiplerinin kim olduğunu, banka yönetme güçlerini ve niyetlerini dikkate alarak bankalara kuruluş izini verir. Sahiplerinin değişimine izin verir. Hazine, bankaların nefes alışını izler. Kime kredi verdiğini, bankanın içinin nasıl boşaltıldığını günü gününe tespit eder. Bankaların mevduata normalin üzerinde faiz ödeyip ödemediğini bilir. Bankaların ilan ve reklamlarını Hazine onaylar... Batan bankanın, yanlış ve abartılı reklam ile halkı kandırıp kandırmadığını en iyi Hazine görür.
Sayın okuyucularım şimdi söyleyiniz bakalım, bu 5 bankanın batma noktasına gelmesi Hazine için sürpriz mi, değil mi?
(Burada yiğidi dövelim ama hakkını da verelim... Hazine, bankaların nefes alışını bile izler. Gelişmeleri tespit edip rapora döker ama, bu raporlara dayalı biçimde bankalara "dur" demek yetkisi bugüne kadar Hazine'den sorumlu bakanda idi. Açık anlatımıyla politikacı "eyleme geçmiyor", her şeye göz yumuyordu... Bundan sonra (inşallah) bu konudaki yetkiyi politikacıyı işe karıştırmadan Bankalar Yüksek Kurulu kullanacak.)
Şimdi sayın okuyucularım soracaklar: Bu 5 banka gümbür gümbür batarken sahip ve ortakları ile bu bankalara tasarruflarını yatıran mevduat sahipleri neden kıllarını kıpırdatmadı? Telaşlanmadı?
Efendim, sistem "bankaların batırılmasını ve de batacak bankalarda yüksek faiz ile tasarruf mevduatı hesabı açılmasını" teşvik ediyor.
(1) İster bilgisizlikten, ister beceriksizlikten, ister kötü talihten, ister kötü niyet ile bankanın içini boşaltmaktan olsun, bankayı batıran bugüne kadar batmadı ki... Banka batıyor, sahip ve ortakları daha iyi yaşıyor. Çünkü batır bankayı... At devletin kucağına... İşte o kadar...
(2) Mevduatını batacak banka ile güçlü bankaya yatırmak tasarruf sahibi için fark etmiyor ki... Güçlü banka da, batacak banka da "yüzde yüz devlet güvencesi"nde... Batacak banka, güçlü bankanın faizinin iki misli faiz ödüyor ise, neden bankanın batacağını bile bile yatırmasın?..
Sayın okuyucularım, bu işten banka sahipleri de mevduatlarını bu bankalara yatıranlar da zarar etmiyor. Halkımız zarar ediyor. Banka sahibinin ve yöneticilerinin faturasını da halk ödüyor, batacak bankadaki yüksek faizi görerek bu bankaya paralarını yatıranların faizini de halk ödüyor.
Madem ki, batacak bankalar ayıklandı... Şimdi sıra geldi ciddi tedbirler almaya. (1) Batan bankaların, batmadan önce hesapsız kitapsız vaat ettikleri yüksek faizin ödenmesine imkan yoktur. Bankalardaki mevduat devlet güvencesindedir. Fakat bundan sonra halkın cebinden (Mevduat Sigorta Fonu hesabından) ödenecek faizin, ortalama faiz oranlarını geçmemesi gerekir. (2) Banka mevduatındaki yüzde 100 devlet güvencesinin, kademeli olarak kaldırılmasının zamanı gelmiştir.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr