Türkiye’de 81 banka vardı. 24 banka kapandı, birleşti. Sayı indi 57’ye... Pamukbank Yapı Kredi ile birleşince, kapanan, batan, birleşen banka sayısı 25’e ulaşacak...
Bu 25 bankanın hepsi şöyle veya böyle bu ülke ekonomisine katkıda bulunuyordu. Bir kısmı az, bir kısmı çok sayıda yatırımcıya, üreticiye kredi veriyordu.
Bu bankaların bazıları bankacılık sisteminde "hizmet ve maliyet rekabeti" içinde yatırımcıları ve üreticileri kendilerine bağlamakta başarılı olmuştu.
Bazı yatırımcı ve üreticiler sadece bu bankalardan biri ile iş yapar durumda idi.
Batan, kapanan bankaların kredileri geri isteniyor. Satılan, birleşen, devrolunun bankaları satın alan, devralan bankaların yönetimleri doğal olarak eski müşterilerle ilişkileri gözden geçirmek için kredileri kapatma arayışına giriyor. Sonuç kötü. Yirmi beş bankanın eski müşterileri zor durumda...
Bir yatırımcının, bir üreticinin bir banka ile ilişkisi belli bir "sicil"e dayanır. Bu "sicil" zaman içinde oluşur. Güçlenir. Banka bu "sicil"e dayalı olarak bu "sicil"in verdiği güvence ile müşteriye kredi verir. Kredisini yükseltir.
Yirmi beş bankanın müşterilerinin "sicilleri" şimdi yok oldu.
Bu bankalara bağlı olarak yatırıma, üretime soyunanlar şimdi yeni bir banka bulmak, o bankaya kendilerini tanıtmak, yeni bir "sicil" oluşturmak zorunda. Bunlar kolay şeyler değil. Bunlar üç günde, üç yılda olacak iş değil.
Sorun sadece batan, kapanan, satın alınan devrolunan bankalardan kredi kullananların sorunu değil. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ayakta kalan bankaları da her gün sallıyor.
Ayakta kalan bankalar, BDDK’nın sallamaları karşısında, "n’olur... n’olmaz..." endişesi ile tetik üzerinde "likit kalmaya" çalışıyor.
Bir bankanın "likit" kalması demek, imkanı olduğu halde parasını "krediye" dönüştürmemesi, yatırım ve üretim yapacak müşterilerine kredi vermemesi demektir.
Bu yazının altındaki küçük tabloya bakınız. Yurtiçi yerleşik kişilerin Türk lirası ve yabancı para olarak bankalara yatırdıkları mevduat 31 Mayıs 2002 tarihinde 106.8 katrilyon lira. Buna karşılık bankaların kullandırdıkları Türk lirası ve yabancı para kredileri toplamı 35.9 katrilyon lira.
Bankalarımız 23.3 katrilyon lirayı Hazine bonosu ve tahvilde tutuyor. Bankalarımız yaklaşık 7 katrilyon lirayı "n’olur... n’olmaz..." endişesi ile nakit olarak kasada saklıyor. Her gece Merkez Bankası’na gecelik faiz ile kiralıyor. Ertesi sabah gene kasasına koyuyor. Bir sonraki gece aynı şekilde gecelik olarak Merkez Bankası’na kiralıyor...
Banka denilen müessese kredi vermek için kurulur. Banka, Hazine bonosu gibi ölü yatırıma para yatırmak için kurulmaz. Banka mevduattan topladığı parayı kasada saklayıp, her gece Merkez Bankası’na kiralamak için kurulmaz...
Sistem işlemez hale geldi... Batan bankalar çok sayıda yatırımcının, üreticinin kredi musluğunun kapanmasına sebep oldu. Yaşayanlar, batan banka da müşterilerine yüz verecek durumda değil... Kendi müşterilerinin kredi musluğunu kısmaya çabalıyor... İyi de bu ülkede yatırımcı, üretici ne yapacak? Bu ülkede nasıl yatırım yapılacak? Üretim nasıl artacak?