Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Batan geminin malları bunlar... Gemisi batan halkın cebinde para yok... Bu malları alsa alsa yabancılar alır!
BDDK Başkanı, Pamukbank’ın kısa sürede satışa çıkarabileceğini açıkladı... Herhalde ardından sahiplerinin borcuna mahsuben, Pamukbank’taki rehin durumundaki Yapı Kredi’nin yüzde 40 hissesi de satışa çıkartılır...
Pamukbank’ın tamamını, Yapı Kredi’nin yüzde 40 hissesini Türkiye’de alacak "baba yiğit" bulunamayacağına göre bu iki bankayı alsa alsa yabancılar alır.
Son yıllarda oteli, fabrikası, bankası, sigorta şirketi olan büyüklü küçüklü Türk müteşebbisi; otelini, fabrikasını, bankasını, sigorta şirketini bir yabancıya satmak için çırpınıyor...
Her gün anlı şanlı işadamlarının, bankacıların açıklamaları medyaya yansıyor. "Bir yabancı ortak arıyoruz... Yabancı bir ortak ile görüşmelerimiz sürüyor!.."
Sayın okuyucularım yabancıların bir ülkede sabit sermaye yatırımı yapması ile bir ülke halkının gerçekleştirdiği sabit sermaye yatırımlarının yok pahasına yabancıların eline geçmesi farklı şeylerdir.
Anlatayım... Fransızlar geldi. Türkiye’de Renault otomobili üretmek için Bursa’da bir fabrika kurdu. Bu yabancı sermayenin gerçekleştirdiği bir sabit sermaye yatırımıdır. Yabancı müteşebbis Türkiye’de riske girmiştir. Elini taşın altına sokmuştur. Adam çalıştıracak, yan sanayiden parça alacak, dünya kalitesinde ve fiyatında üretim yapacak, katma değer yaratacak, ihracatı artıracak.

Yeni bir yatırım ile, yeni bir istihdam, yeni bir üretim kapısı açmıştır. Ülkenin katma değerinin artmasına, ülkenin milli gelirinin büyümesine katkıda bulunacaktır.
Bir de bu ülkede bizim müteşebbislerimizin kendi imkanları ile gerçekleştirdiği bir yatırımın yabancı sermayenin eline geçmesi ile ilgili örnek vereyim... Ama firma ismi vermeyeyim. "Falan" dağda çıkan kaynak suyunu şişeleyip halka satmak için "filan" firma "falan su" şirketini kurdu. Su bizim. Firma bizim. Şişe bizde üretiliyor, etiketi bizde basılıyor. Suyu biz içiyoruz... Filan firma sadece iç pazarla yetinmeyip "falan su"yu ihraç etmeye bile başladı. Bunun üzerine ihraç pazarlarında "filan" firmanın su satmasından rahatsız olan yabancı sermaye parayı bastırarak "falan su"yu satın aldı. Yabancı ne yeni bir yatırım yaptı. Ne bir teknoloji getirdi. Ne ihracatı geliştirdi. Tersine iç pazarda diğer ürünlerine rakip olmaması için ihracatı yasakladı. Su aynı su, şişe aynı şişe. Etiketi aynı etiket. Ama bu işi yapan artık yerli değil yabancı sermaye.
Sayın okuyucularım... Biz yıllardır yabancı sermayeyi bekliyoruz. Çünkü bizim tasarruflarımız, bizim kaynaklarımız hızlı bir gelişmeyi sağlayamayacak kadar çelimsiz.
Ayrıca unutmayınız, yabancı sermaye sadece para getirmez. Teknoloji, yönetim becerisi, pazar tecrübesi, ihracat şansı getirir.
Ama biz öylesini beklerken, böylesi geliyor. Böylesi, bir şey getirmiyor. Sadece pazarı satın alıyor. Yılların meşakkati ile Türk müteşebbisin zar zor ortaya çıkardığı işletmeler yok pahasına elden gidiyor.

Bu işletmelerin yabancı sermaye bakımından cazibesi sadece iç pazar payı. Yabancılar bunları yok pahasına satın alarak iç pazarda yer ediniyor.
Siz sanıyor musunuz ki, yabancılar "Üf beee... Türkler ne fabrika kurmuş!.. Ne banka kurmuş!.. Biz böylesini kuramayız... Bunları kaçırmayalım" diyerek bizim fabrikalara, bankalara talip oluyorlar...
Gelelim yabancı sermayenin Türk bankalarını satın alma işine...
Biz yıllardır, dünyanın büyük bankalarını Türkiye’ye çekmek için çırpınıyoruz. Bizim bekleyişimiz, finans kesiminde önde gelen bankaların Türkiye’ye gelmeleri. Bu tür bankalar yatırım yaparak riske girer ise Türkiye’ye daha başka yatırımları çeker. Türk ekonomisine katkıda bulunur.
Bugüne kadar bu olmadı. Olamadı. Türkiye’ye gelen yabancıların eğilimi, iç pazarda payı olan bir bankayı satın almak. Sadece o bankanın satın alınması için ödenen para ile "Türkiye riskini sınırlamak." Daha fazla riske girmemek. Bunları bilelim de, "Oh oh... fabrikalarımızı, bankalarımızı yabancı sermaye satın alıyor... Türkiye’ye yabancı sermaye geliyor..." diyerek sevinmeyelim.