Şimdiden olacakları görelim, bilelim... Hazırlıklı olalım... Kopenhag zirvesinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması için yeşil ışık yakılmayacak.
Olacakları görelim, bilelim ki, hazırlıklı olalım. Kamuoyumuz aşırı tepki göstermesin. Hırçınlaşmasın, kamuoyunun baskısı ile yanlış kararlar alınmasın. Geç kaldık. Hazırlık yapamadık. Treni kaçırdık. Tam üye olamayız. Bize "özellikli üyelik" teklif edecekler. Tam üye olamıyoruz diyerek sakın ha Gümrük Birliği’ni iptal etmeye kalkmayalım... Tam üye olamıyoruz diyerek sakın ha "özellikli üyelik" istemeyiz demeyelim.
Tam tersine bu yeni durumda "Gümrük Birliği’ni" koruyarak, "özellikli üyelik" kapısını açık bırakarak, Türk ekonomisini güçlendirecek düzenlemeler için hazır olalım.
Belki de bu bizim hayrımıza olur. Silkiniriz... Ekonomide öyle şeyler yapabiliriz ki, tam üyelik başvurumuza hayır diyenler, yarın tam üyelik için peşimizden koşabilir.
Önce şunu kabul edelim... Bugüne kadar ne yaptı isek kendimiz için yaptık. (1) Gümrük Birliği’nden zarar etmedik. Kar ettik. (2) Tam üyelik yolunda bizden istenilen Kopenhag kriterleri, Maastrich kriterleri gibi kriterlere uyum için, AB topluluğu mevzuatına uyum için yaptıklarımız "insan olmanın, çağdaş olmanın, medeni olmanın, demokrat olmanın gereği". AB bizi tam üyeliğe kabul etmiyor diyerek de yaptıklarımızdan geri dönmek olmaz. Tersine eksiklerimizi tamamlamalıyız. Bize bu yakışır. Başkaları istiyor diye değil, biz istiyoruz diye, kendimiz için bunları yapmaya devam etmeliyiz.
Evet Avrupa’yı titreten Osmanlı’nın torunları olmamızın, Müslüman olmamızın, Avrupa’ya işçi olarak giden kardeşlerimizin uyum konusunda gösterdikleri direncin etkisi var... Ama başka şeyler de var. Demokrasimiz tam demokrasi değil. İnsan hakları denen şeyleri içimize bir türlü sindiremiyoruz. Kişi başı geliri 3 bin doların üstüne çıkaramayan, enflasyonu yirmi yıldır düşüremeyen, işsizler ordusuna iş bulamayan 67 milyonluk bir ülkeyiz.
Böyle bir ülke Avrupa Birliği’ne katkı sağlamayacak, devamlı sorun yaratacak. Devamlı para isteyecek.
Avrupa Birliği’ne şimdilik 15 ülke üye. Yakında (Kıbrıs Rum kesimi dahil) 10 üye daha katılacak. Romanya ve Bulgaristan’a da söz verildi. Etti mi 27 ülke... Gelecek 10 yıl için Avrupa Birliği 27 ülkeli bir birlik olarak gelişecek. Federe bir Avrupa devleti mi kurulacak, yoksa "çok vitesli" (Almanya ve Fransa ağırlıklı) bir yapıya mı gidilecek, daha bunlar belli değil.
Bu nedenle çok nüfuslu, çok sorunlu bir Türkiye’yi Birliğe alarak işlerini güçleştirmeye kimsenin niyeti yok.
Yurtdışında AB çevreleriyle yakın ilişki içinde olan "Yüksek Strateji Merkezi" Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel, 2004 Aralık toplantısında Rusya ve İsrail ile birlikte Türkiye’nin de "özellikli üyeliği"nin gündeme gelebileceğini söylüyor. Özellikli üyelik, AB’nin parlamentosunda, yetkili organlarında temsil hak ve sorumluluğu olmadan, AB fonlarından yararlanmadan, dış politika, askeri yetki konularında bağımsızlığı sürdürmeye imkan veren bir statü olarak geliştiriliyor. Türkiye’de tam üyelik konusunda tereddüdü olan askeri ve sivil çevrelerin de bu tür gelişmeye çok sıcak bakacakları biliniyor.
Tam üye olamasak da Gümrük Birliği çok işe yarar. Tam üyelik demek AB mevzuatına uyum demek. Tam üyelik demek, tüm AB üyesi ülkelerde tek mevzuat altında eşit rekabet şartlarının oluşturulması demek. Eğer Türkiye akılcı bir ekonomi politikası benimser ise, AB sınırının dibinde koskocaman bir serbest üretim bölgesi haline gelebilir. AB vergi mevzuatı ile diğer mevzuatından kaçmak, fakat Gümrük Birliği sayesinde üretimlerini AB ülkelerine kolayca sokmak isteyen tüm yabancı yatırımları Türkiye’ye çekebilir. Türkiye AB’nin bir üretim üssü olabilir. Böyle bir şey olur ise, bizi reddedenler, tam üyelik için peşimizden koşar.
Uzun yazının özü, tam üye olsa idik çok iyi olurdu. Almıyorlar diye kahrolmaya, tepki göstermeye gerek yok... Yolumuza devam edeceğiz.