Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bütçe hükümetin bir yıllık icraatının programıdır. İcraatın "ufkunu" belirler. "Sınırlarını" çizer. Ama artık bizim bütçelerimiz "hükümetin" veya "hükümetlerin" kontrolünden çıktı. Bütçeler, "bütçe olmaktan çıktı".
(1) IMF ile yapılan "stand - by" anlaşmaları hükümetlerin istedikleri biçimde büçte yapmalarına imkan vermiyor. Vermeyecek.
(2) Giderek artan faiz ödemeleri, personel harcamaları ve de sosyal güvenlik kuruluşları açıkları, ödenekleri bütçenin bütününü oluşturur hale geldi. Normal bütçe gelirleri bu üç kalemdeki harcamaları karşılayamıyor.
(3) Bu durumda bütçe hazırlamak faiz, personel ödemeleri, sosyal güvenlik kuruluşları açıklarını karşılayacak ödenekleri ayırdıktan sonra, savunma sistemi ile devletin diğer kuruluşlarını ayakta tutacak ve de eriyip gitmelerini önleyecek kadar ödenek dağıtmaktan ibaret oldu.
Devletin temel sorumluluk ve görev alanlarına sağlığa, eğitime, adalete, sosyal güvenliğe, tarımın ve alt gelir grubundaki halkın desteklenmesine para ayırma imkanı kalmadı.

Bu hükümetin, gelecek hükümetin, ondan sonraki hükümetin bütçe konusunda elleri kolları bağlıdır. Çünkü:
(1) Gelirleri artırmak güç. Gelir artırımı demek ciddi bir "Nereden Buldun?" uygulamasını başlatarak tüm vergi sistemini değiştirmek, vergiyi yaymak demek. Bu hem politik riski yüksek hem zaman alacak bir iş. Hem de ekonomi büyümedikçe vergi gelirlerini artırmak imkansız.
(2) Giderlerde kısılacak yer kalmadı. Hükümetler zaten tüm kamu yatırımlarını durdurdu. Sağlığa, eğitime, adalete bile ödenek verilmiyor. Memur, işçi çıkarmadan personel harcamaları azalmaz. Emekli maaşlarını ve sağlık yardımlarını azaltmadan sosyal güvenlik açıkları kapanmaz. İç borcu konsolide etmeden faiz faturası küçülmez.
(3) Bütçe açığını büyüterek harcamaları artırma şansı yok. (a) IMF ile imzalanan stand - by anlaşmaları "bütçe açığı" ve de "faiz dışı fazla" konusunda sınırlamalar getiriyor. (b) Diyelim ki hükümetlerin biri IMF stand - by anlaşmasını "yırttı attı". Bütçe açığını büyütmeye niyetlendi. Hevesi kursağında kalır. Çünkü bütçe açığını kapatmak için ne içeriden ne de dışarıdan borç para bulabilir. Para bulamayan hükümet harcama yapamaz ki, bütçe açığını büyütebilsin...

Görülüyor ki, bütçeler bütçe olmaktan çıkmış durumdadır.
Mevcut şartlarda bütçe yapmak "olmazsa olmaz" ödemeleri alt alta yazarak mevcut gelirleri bunlar arasında dağıtmak, açığı kapatmak için de borç para bulmaktan ibarettir.
Bütçelerde devletin temel sorumluluk ve görev alanlarına ayrılacak para kalmayınca, bütçe açıkları kapatılamaz boyutlara ulaşınca sayı saymayı bilmeyenler ile dayak yemeyenlerin aklına hemen "vergileri artırmak" formülü gelir.
(1) Vergi ekonomik büyüklükle orantılı bir gelir kaynağıdır. Ülkenin ve dolayısıyla halkın geliri artmadan vergi gelirini artırmak imkansızdır.
(2) Milli gelirin büyüklüğüne göre her ülkede toplanabilecek verginin bir sınırı vardır. Kişi başı milli geliri 3 bin dolar olan Türkiye’de bu sınıra yaklaşılmıştır.
(3) Mevcut vergi düzeninde Türkiye’de vergi yükü belli kesimler ve kişiler üzerinde toplanmıştır. Az sayıdaki kişi ve kuruluş gelirinin yüzde 25 ile yüzde 45’ini vergi olarak verirken, geri kalan çok sayıda kişi ve kuruluş hiç vergi vermemektedir. Bu nedenle Türkiye’de vergi reformu ilk aşamada vergi gelirini artırmayı değil, vergiyi yaygınlaştırmayı sağlayabilir.