2000 yılının ilk üç ayında ithalat yüzde 40 arttı. İthalattan gelen malları satan ticaret kesiminin işi büyüdü. İthal mallarını taşıyan ulaştırma sektöründe canlanma görüldü. Devletin kasasına ithalata dayalı vergiler girdi. Ve de bütün bunların sonunda "gayri safi yurtiçi hasıla" adı verilen ve dış alan geliri dikkate alınmadan hesaplanan milli gelir geçen yılın ilk üç ayına (ocak - mart dönemine) göre yüzde 5.6 büyüdü.
Büyüdü ama neye göre büyüdü? Geçen yılın mart ayına göre büyüdü. Fakat 1998 yılının mart ayına göre gene de küçük. 1998 yılı mart ayındaki milli gelir rakımının yüzde 3.5 gerisinde.
Günler geçiyor... İki yıl doluyor. 2000 yılı mart ayında Türk insanı 1998 mart ayına göre daha fakir... Eline yüzde 3.5 daha az gelir geçiyor.
İthalat olmasa, "gavur parası ile gelen mallar" piyasaya dolmasa Türk halkı daha da fakirleşecek!.. Bugünkü fakirlik çizgisini borçlanarak dışarıdan getirdiğimiz mallarla koruyabiliyoruz. Bu ayıp bize yeter...
Biz, kader ağlarını ördüğü için değil, üretemediğimiz için milli geliri büyütemiyoruz.
Milli gelir bir dönemde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeridir. Ülke ne kadar üretir ise o kadar milli gelire sahip olur.
2000 yılında ilk üç aylık tarımsal üretim 1999 yılı çizgisinde, 1998 yılının gerisinde. Sanayi üretimi 1999 yılından birazcık fazla ama 1998 yılının gerisinde. İnşaat, sanayi, hem 1999 yılının hem de 1998 yılının gerisinde...
İyi de, geçen yılın ilk üç ayında 9.1 oranında eksi gelişme gösteren gayri safi yurtiçi hasıla acaba bu yıl nasıl yüzde 5.6 artmış? İşte yazının başında açıkladığım ithalat patlaması nedeniyle...
İthalat patlaması demek, cari işlemler (olağan döviz gelir giderleri) hesabının açık vermesi demektir. Cari işlemler hesabı açık verirse ülke dışarıdan borçlanır.
Üç ay böyle geçti. Altıncı ay bitti. Durum değişmedi. Muhtemelen eylül sonuna kadar da bu "el kesesinden hovardalık" sürer... Açık anlatımıyla ilk üç aydaki ithalata dayalı milli gelir artışı ikinci ve üçüncü üç aylarda da devam eder... Ama bu sevinilecek bir şey değildir. Çünkü bu üretime dayalı, sağlıklı bir büyüme değildir. Tersine sorun yaratacak, ileride ülkenin başını belaya sokacak "hovardalıktır".
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az... Arz ederim efendim.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr