Şimdi biz IMF destekli istikrar arayışındayız... İşçi ile mi uğraşacağız?.. Baksın başının çaresine... Memur ile emekli ile mi uğraşacağız?.. Baksın başının çaresine... Önümüzdeki günlerde çiftçiler de başlayacak kıpırdanmaya... Hiç kıpırdanmasınlar... Çiftçi ile mi uğraşacağız?.. Onlar da baksın başının çaresine!..
İyi de abicim... Biz ne yapmak istiyoruz? Biz neyi, nasıl düzeltmek istiyoruz? İşçinin, çiftçinin, memurun, emeklinin mutsuzluğuna dayalı olarak biz nereye varacağız? Kimleri mutlu edeceğiz? Bütün bu çabalar kimin için?
IMF destekli politikalar çerçevesinde Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Kanunu değiştirildi. Birlikler "özerk" hale getirildi. Devlet ile parasal ilişkileri kesildi. Bir tüccar gibi çalışacaklar. Para bulurlar ise alacaklar. Zarar ederlerse batacaklar. Çok güzel... İdeali bu... Amma velakin, altmış beş yıldır bu ülkede işleyen bir çark var. Bu çark dönerken, pattttt diye durur arkada biriken su bu çarkı kırıp, parçalamaz mı?
Çark şöyle işliyordu: Çiftçinin buğdayını Ofis, tütününü Tekel alıyor, kalan ürünlerin alımını birlikler yapıyordu. Birlikler hükümetin ilan ettiği taban (en düşük) fiyattan çiftçinin getirdiği tüm ürünleri (kalitesine, satış imkanına bakmadan) satın alıyor, depoluyordu. Bu işin parası devletten geliyor, zararı devlet üstleniyordu. 1995 yılına kadar birlikler devlet adına bu işi yaptı. Daha sonra alımlar birlikler adına yapıldı. Alım paraları Hazine kaynaklı yüzde 50 faizli Destekleme Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kredileri ile karşılandı.
Sistem kötü idi. Giderek kötüleşiyordu. Çiftçinin satılamayacak ürünlerinin alımı gerekiyordu. Birlikler malları koyacak depo bulamıyordu. Aldığını satamıyordu. Sattığını ucuz satıyordu. Ziraat Bankası'na borcunu ödeyemiyordu. Zararlar devletçe karşılanıyordu... Bütün bunlar bir gerçek... Ama sistemin kötülükleri düzeltilecek yerde "ani tesir kati netice" arayışında birlikler ile tüm ilişkiler kesildi. Bu yıl Ziraat Bankası birliklere DFİF'den kredi vermeyecek. Birliklerin zararını devlet karşılamayacak. Birlikler para bulursa mal alacak...
Kağıt üzerinde çok güzel bir karar... Bravvoooo...
Ama geliniz görünüz ki, "evde evlad - ı ayal var"...
Ali Ekber Yıldırım, Dünya gazetesinin "Tarım Dünyası" sütununda yazar. Çiftçilerin sorunlarını en iyi izleyen ekonomi yazarıdır. Ali Ekber Yıldırım, "Tarımda zor dönemece giriliyor" diye uyarısını yaptı. Ali Ekber Yıldırım'dan temin ettiğim bilgilere göre:
(1) Türkiye'de 16 birlik var. Bunlar 733 bin çiftçinin ürününü satın alıyor, pazarlıyor.
(2) Türkiye'de tarımsal üretimde, pamuğun yüzde 25'ini, fındığın yüzde 27'sini, çekirdeksiz kuru üzümün yüzde 30'unu, ayçiçeğinin yüzde 43'ünü, zeytinin yüzde 15'ini birlikler satın alıp pazarlıyor. Gülçiçeği, fıstık, mercimek, kırmızı biber, incir ürünlerini de birlikler topluyor.
(3) Birlikler 1998/99 ürün döneminde 1.4 milyar dolarlık ürün satın almak için 1.2 milyar dolar kredi kullandı. 1999/2000 ürün döneminde birlikler 337 milyon dolar alım için 569 milyon dolar kredi kullandı.
(4) Önümüzdeki günler pamuk ve fındık alımları başlayacak. Geçen yıl Fiskobirlik 153 trilyon liralık alım için 147 trilyon lira kredi kullanmıştı. Bu yıl kredi yok. Sadece politikacıların yuvarlak lafları var, "Çiftçinin malını tarlada bıraktırmayız..."
Sayın okuyucularım, bozuk sistemi, yumuşak geçişi düşünmeden işlemez hale getirmekle bir yere gidilemez. Bu yıl çiftçi perişan olur. Ürününü satamaz. Veya tüccara maliyetinin altında satar ise gelecek yıl üretim yapmaz. Pamuğu, ayçiçeğini, zeytinyağını dışarıdan satın almak zorunda kalırız. Tarımsal üretimi düşen Türkiye fakirleşir. Çiftçi şehre göçe zorlanır.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr