Cumhuriyet Bayramı ülkemizin çok zor koşullarda gerçekleştirdiği en önemli devrimin, “Cumhuriyet Devrimi”nin bayramıdır. En büyük bayramdır...
Bugün Cumhuriyet’in 90’ıncı yılını kutluyoruz. Cumhuriyet’in ilk kırk yılını iyi kutladık. Son elli yılda doğan ve yetişenlere Cumhuriyet’in ne olduğunu iyi anlatamadığımız için Cumhuriyet’i önemsemeyenlerin sayısı giderek çoğaldı, çoğalıyor.
Sayın okuyucularım, acaba benim gibiler Atatürk döneminin yurtsever eğitiminin etkisinden kurtulamadığı için midir ki hâlâ ”Bayrak, Atatürk, Cumhuriyet” deyip duruyor? Ne yapalım. Benim gibiler “Bayrağın, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in” ne olduğunu yaşayarak gören bir neslin uzantısı.
‘Tak-ı Zafer’ler kurulurdu
Benim çocukluğum Anadolu’da geçti. Bundan elli yıl önceye kadar Anadolu şehirleri her Cumhuriyet Bayramı, bayraklarla donatılır, şehrin ana caddesine “tak-ı zafer” kurulurdu. “Tak-ı zafer” defne yapraklarıyla kaplatılır, tam tepesine Atatürk’ün resmi, resmin iki yanına “ay yıldızlı bayrak” asılırdı. (Gençlere açıklama: “Tak-ı Zafer”, tarihi bir olayı, zaferi anmak veya gelecek olan bir büyük kimseyi karşılamak için genelde geçici olarak inşa edilen ahşap, kemerli bir yapıdır. Altından insanlar, araçlar geçer.)
Şehrin en geniş yolunun kenarına bir “tribün” kondurulur, tribün de bayraklarla süslenilirdi. Bayram günü, önce kaymakamlıkta tebrik töreni, sonra tribünün önünde resmigeçit yapılırdı. Memurlar, esnaf, köylü temsilcileri, öğrenciler dizi dizi yürürdük... Tribündekiler, kaymakamın yanında yer alan şehrin ileri gelen mülki erkanı ve ünlüleri şapkalarını sallayarak geçenleri selamlardı. Akşam, “Halk Evi”nde Cumhuriyet balosu olur, sokaklarda fener alayı yapılırdı... Becerikli itfaiye erleri kendi imalatları havai fişekleri yakardı. Sonra döndük dolaştık Ankara’ya geldik... Ankara’da Cumhuriyet Bayramı’nda Hipodrom’da yapılan resmigeçit için yer bulmak bir mesele idi.
“Birinci Derece” devlet memuru olarak (o yıllarda Ankara’da az sayıda memur ve az sayıda birinci derece memur vardı) babam gündüz giyinir, kuşanır. Göğsüne “İstiklal Madalyası”nı takarak TBMM’deki tebrik törenine katılır, akşam annemle beraber Ankara Palas’taki Cumhuriyet Balosu’na giderlerdi.
Bir kuşak farklı büyüdü
Anadolu’da iken “Resmi Geçit”e katılmak, hele hele bayrak taşıyanlardan biri olmak benim en büyük zevkimdi...
Ne yapalım... Böyle büyüdük... Derslere, bayrak töreninde İstiklal Marşımızı söyleyerek, ant içerek başladık. Yanlış büyütülmüş isek, o zamanın şartları bizi bu duygulara sevk etti ise, şimdi birilerinden özür dilememiz mi gerekecek? Hiç sanmıyorum... Böyle duygularla yetiştiğim için, böyle duyguları hâlâ yüreğimde taşıdığım için de mutluyum.
Ben bayrağımı seviyorum. Atatürk’ü seviyorum. Cumhuriyet Bayramı’nı seviyorum... Ve de bunların çok önemli şeyler olduğuna inanıyorum.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun sayın okuyucularım.
(Bilgi için: Atatürk 10’uncu yıl söylevini şöyle bitirmişti: “Türk milleti! Ebediyete akıp giden her on senede bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne Mutlu Türküm Diyene...”)
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025