Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tek partili dönemden çok partiliye geçilirken, devlete karşı partilerin kurulmasından ve de devletin batmasından korkuluyordu. Devlet batmadı.
1950'lerde sol tehlikesi vardı. Solcular yüzünden devletin batmasından korkulurdu. 1960'lardan sonra sol fikirler serbest bırakıldı. Devlet batmadı.
1950'lerde işçilere grev ve toplu sözleşme hakkı verilirse komünizmin gelmesinden, şirketlerin iflas etmesinden, devletin batmasından korkulurdu.
Solcu partiler, komünist partiler kuruldu, devlet batmadı.
İnsanlar ceplerinde döviz taşır, Amerikan sigarası içerse devletin batacağı sanılırdı. Döviz serbest bırakıldı. Amerikan sigarası ortalığı sardı. Devlet batmadı.
Özel radyoların ve televizyonun devleti parçalayacağından korkulurdu. Bir şey olmadı.
Dinci parti kurulursa devletin batmasından korkuluyordu. Dinci parti kuruldu. Koalisyon ortağı ve iktidar oldu. Devlet batmadı.
Ceza kanunlarındaki 141, 142 ve 163'üncü maddeler kalkarsa devlet batar deniliyordu. Kalktı. Devlet batmadı.
Kürtçe kasetler ve yayınlar serbest bırakılırsa devletin batacağından korkuluyordu. Kasetler, yayınlar sokaklarda satılıyor. Devlet batmadı.
Türker Alkan geçen hafta Radikal'deki köşesinde "Devlet Batırma Sendromu" başlığı altında bunları yazmıştı.
Şimdi de Ecevit, "memurları tasfiye kararnamesi"ni Cumhurbaşkanı imzalamadığı için "devletin batacağını" söylüyor.
Silahlı Kuvvetler'in kamu yönetimine sızmış şeriatçıların ayıklanmasına ilişkin isteklerinin "kararname" ile yerine getirilemeyeceğini bile bile, kanun yoluna gitmemekte direnerek krizi tırmandıran Ecevit, kendi çıkardığı krizi "devlet krizi" olarak isimlendiriyor.
Allah aşkına Türkiye "krizden ne zaman çıkacak?" Türkiye, hep ama hep "kriz"de. Hep bir "düşman" ile boğuşuyor. İç ve dış düşmanlarımız var. Anavatanda kriz var. Yavruvatanda kriz var. Vatan hainleri var. Çeteler var. Mafyalar var. Onlardan daha tehlikeli oldukları ilan edilen Adnan Hoca'lar var... Fethullah Hoca'lar var... Var oğlu var...
Ankara'daki Büyük Türk Büyükleri bunlarla uğraşmaktan, halkın derdi ile ilgilenmeye vakit bulamıyor.
Sayın okuyucularım, "Ecevit tarzı memur temizliği" beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Sizi nasıl ilgilendiriyor bilemem. "Ecevit tarzı memur temizliği" insanları inancına göre gruplandırdıktan sonra işten atmayı hedefliyor.
Benim anladığım memur temizliği ve de halkımızı ilgilendiren memur temizliği, "rüşvet alan, hırsızlık yapan, yolsuzluk yapan, oturup havadan para alan" memurun temizliğidir.
Ecevit'in kararnamesi imzalansa ne değişecek? İmzalanmasa ne değişecek? Halkın derdi başka, Ecevit'in derdi başka.
Enflasyon halkı yirmi yıldır ezdi. Şimdi enflasyondan kurtulmak için bir fırsat çıktı. İstikrar programı uygulanıyor.
Halkın çoğu gelirlerindeki azalmaya, durumlarındaki bozulmaya, gelir dağılımındaki çarpıklığa rağmen sesini çıkarmadan istikrar programının başarıya ulaşmasını bekliyor.
Türkiye'de son yedi yıldır kişi başı milli gelir 3 bin dolarda donup kalmış. Üretim artışı için yedi yıldır bir şey yapılmamış. Bu yıl ve gelecek yıl için de ümit yok.
İstikrar programının başarıya ulaşması için hükümetin TBMM'den geçirmesi gereken, yapısal değişim kanunları var. Özelleştirme ve devlet teşkilatında özelleştirme ve yapısal düzenleme işleri var.
İç pazar, dış pazar daralmış. Esnaf ağlıyor. İhracatçı ağlıyor. Memur, işçi, köylü perişan. Borsa çökmüş. Bankalar sorun içinde. Küçük tasarruf sahipleri şaşkın.
Bütün bunları bırak... Bütün yaz aylarını "memur temizliği" kararnamesi ile geçir. Tansiyonu gerdir... Gerdir. Bu halka yazık değil mi? "Eski umudumuz, eski halkçı Sayın Ecevit!"


Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr