Halkımız "doğalgaz"ı ısınmak için sevdi. Ama doğalgaz, enerji için sanayi için çok çok önemli.
Düne kadar doğalgaz yetmiyor, şehirlerde kaloriferler, şofbenler sönecek, sanayi duracak diyorduk... Kıtlık bolluğa dönüştü. Bu yıl doğalgaz fazlasını ne yapacağımız şaşırdık.
Önce iyi haberi vereyim: Doğalgaz bolluğu üzülecek değil, sevinilecek durum. Bundan sonra, "barajlarda su kalmadı, elektrik üretilemiyor, Soma ve Yatağan duman çıkardı, santrallar duruyor" sorunu ortadan kalkıyor. Bundan sonra, "doğalgaz kesildi, fabrikalar çalışamıyor" yakınması duyulmayacak.
Türkiye’nin (maalesef) bir ‘Enerji Ana Planı’ olmadı. Olamadı. Biz hala kısa ve uzun dönemde enerjiyi hangi kaynaktan sağlayacağımızı bilemiyoruz. İşte bu şartlarda ‘doğalgaz’ kısa sürede enerji sıkıntısından kurtulmak için bir ‘can simidi’ oluyor.
(1) Memleketimizin kömürleri kötü kalite. Çıkan dumanı çevre sorunu yaratıyor. İthal kömür pahalı. Kömüre dayalı santral ile çözüm zor. (2) Su kaynaklarımız düzensiz. En güvenilir barajlarımız bile güvenli ve düzenli elektrik enerjisi üretimine imkan veremiyor. Hidroelektrik yatırımı hem uzun süre, hem çok para istiyor. (3) Petrol ve doğalgaz kullanan santralların yapımı hem kısa sürede mümkün oluyor hem daha az yatırım gerektiriyor. Petrol’ün enerji üretmede randımanı yüzde 35. Doğalgazın ise yüzde 55 dolayında.
Bu şartlarda doğalgazdan enerji üretmeye "mecburuz".
Önce sadece SSCB ile yılda 6 milyar m3 gaz almak için anlaşma yaptık. Sonra kaynak çeşitlemeye başladık.
Rusya’nın milli petrol şirketi ile ortaklığa giren içinde Tekfen’in bulunduğu Gastransit / Transbal isimli yatırımcı grup 6 milyar m3’ün aktığı borulardan ek olarak 8 milyar M3 daha gaz çekmek için anlaşma imzaladı. Kompresör yatırımları ile yılda şimdilik 3.9 milyar m3 ek gaz çekme imkanı sağlandı.
İçinde Gama’nın bulunduğu Turusgas ismini taşıyan bir başka yatırımcı grup, ekonomideki daralma nedeniyle Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’ın kullanmadığı Rus gazlarını Türkiye’ye aktarmak için Ruslarla ortaklık kurdu. Bu ortaklık bu yıl 5.5 milyar m3 gazını Türkiye’ye çekti.
Cezayir’den gemilerle 2 milyar m3 doğalgaza eşdeğer sıvı getiriyoruz.
Bu ayın ortalarında İran’dan gaz çekmeye başladık. Şimdilik yılda 3 milyar m3 gaz alacağız.
Bu tabloda Türkiye "gaz’a boğuldu"... Ekonomik durgunluk nedeniyle sanayi, pahalılık nedeniyle halk doğalgaz tüketimini kısınca, gaz boruda kaldı. Gaz alımlarında "tükettiğim kadar öderim" diye bir şey yok. Yıllık alım anlaşmasında belirtilen gazı almaya mecbursunuz. Almazsanız parasını ödeyeceksiniz. İşte bu nedenle Türkiye Rusya’dan ve İran’dan ihtiyacı olmadığı halde gaz almaya mecbur kaldı. Bu gazlar kullanılmayan boru hatlarına basıldı. Oralarda depolandı. Çünkü Türkiye’nin yeraltında doğalgaz stoklayacak deposu yok. Bu konudaki ilk yatırım 2005 yılında tamamlanacak.
Ama önümüzdeki yıl ENKA’nın yaptığı santrallar çalışmaya başlayınca doğalgaz tüketimi artacak.
Doğalgaz konusu ortaya çıktığında tekrarlanan 3 hikaye vardır: (1) Azerbeycan gazı, "geldi geliyor", (2) Türkmenistan gazı, "geldi geliyor", (3) Mavi Akım, "bitti bitiyor". Azerbeycan ve Türkmenistan gazları olur veya olmaz. Bilinmez. "Mavi Akım’da" bir şeyler yapılıyor.
Bunları neden yazıyorum: Doğalgaz kıtlığı olduğunda, elektrik üretimi durduğunda karamsarlığa gömülüyor, ümitlerimizi kesiyoruz. Ama Devlet Baba ve özel sektör çaba göstererek gazı getirdiğinde, elektrik kıtlığı sona erer duruma geldiğinde kimse "sevinmiyor"...
Biz bu dünyaya hep üzülmek için mi geldik?