Ocak ayında Hazine (yıllık bileşik ortalama) yüzde 38.2 faiz ile borçlandı.
1999 yılı Ocak ayında Hazine'nin borçlanmadaki faizi yüzde 131.9 idi.
1999 yılının son borçlanmalarında, ekim ayında Hazine yüzde 109.3 faiz ödeyerek, kasım ayında yüzde 96.4 faiz ödeyerek bono satabilmişti.
Ne oldu da 2000 yılının ilk ayında Hazine ortalama 455 gün vadeli kağıtları (vadesi 2001 yılının ortalarına sarkan bonoları) yüzde 38.2 faiz ile satabildi?
Hazine'den bono alanlar genelde bankalar. Bankalar vadesi gelen bonoyu portföylerinden çıkarıyor. Parasını Hazine'den tahsil ediyor. Ertesi gün, aynı para ile Hazine'nin sattığı yeni bonoları alıyor.
Hazine bonolarını ellerinde bulunduranlar (genelde bankalar) ocak ayı içinde vadesi gelen yüzde 131 faizli, yüzde 100 faizli, yüzde 116 faizli bonoları portföylerinden çıkardı. Bunların yerine 3 katrilyon 162 trilyon liralık yeni bono yerleştirdi. Hem de bu bonaları, bu faiz ile 455 gün portföyde tutacaklarını bile bile...
Diyelim ki, vadesi gelen bonoların faizi yüzde 100 dolayında idi. Faiz düşmese ve 2000 yılı Ocak ayında satılan bonolar yüzde 100 faiz ile satılsa idi, bunların Hazine'ye faiz yükü 3.8 katrilyon lira olacaktı. Halbuki faiz yüzde 38.5'a gerilediği için Hazine bu kağıtlara 455 günde 1.5 katrilyon faiz ödeyecek. Açık anlatımıyla Hazine'nin faiz yükü 2.3 katrilyon lira (yaklaşık 4 milyar dolar) azaldı. Bonoları satın alanların (genelde bankaların) faiz geliri de bu kadar düştü.
Acaba daha önce paralarını yüzde 100 veya yüzde 131 faiz ile bonoya bağlayanlar ne oldu, ne değişti ki, yüzde 38 faize razı oldu?
Asaf Akat Hoca, faizdeki bu hızlı gerilemenin nedenini şöyle açıklıyor: "Faizin enflasyon ile ilişkisi kesildi. Eski enflasyon da, yeni enflasyon da faizi etkilemez hale geldi. Faiz şimdi dövize bağlandı. Döviz de kazığa..."
Türkiye'deki bankalar yurtdışından dövizi yaklaşık yüzde 10 faiz (veya maliyet) ile getirebiliyor. IMF ile anlaşma yapıldı. Döviz fiyatı kazığa bağlandı. Bir yıl sonra dövizin kaça satılacağı belli. Bir yılda dolar fiyatı yüzde 20 artacak. Bugün dışarıdan yüzde 10 maliyet ile dolar bularak Türkiye'ye getiren, Türk Lirası'na çeviren ve eline 100 Türk Lirası geçen kişi, yıl sonunda 120 Türk Lirası ödediğinde aynı miktar dolar satın alabilecek.
Buna göre, dolar ile borçlanmanın maliyetini hesaplayalım: 100 Türk Lirası borçlanmada 1 yıl sonra dolar fiyatındaki artış nedeniyle ödenecek para 120 Türk Lirası. Yüzde 10 dolar faizi 12 Türk Lirası. Toplayalım. 132 Türk lirası eder. Demek ki, 100 liraya 132 lira ödenecek. Demek ki, dolar ile borçlanabilen ve bu doları Türk Lirası olarak kullananın yıllık kredi maliyeti yüzde 32'dir. O halde, Türkiye'de yüzde 32 dolayında, bir borçlanma maliyetinin oluşması doğaldır.
Asaf Hoca'nın bu hesabının işlemesi üç şarta bağlı: (1) Dışarıdan istediğimiz kadar kredi bulabilmemiz şart. (2) Dışarıdan bulunan kredinin maliyetinin yüzde 10'larda kalması şart. (3) Doların bağlandığı kazığın sağlam olması, yıllık kur ayarlamasının IMF'ye verilen söz doğrultusunda yüzde 20'nin üzerine çıkmaması şart... Bu üç şarttan sapma olmaz ise, faizdeki "paldır küldür" düşme, kalıcı olabilir.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr