Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bodrum'da Türkbükü Koyu'nda, bir kişinin 30 milyon lira dolayında hesap ödediği lokantaların dizildiği sahilde, boncuk satan bir dükkan var. Dükkanın önündeki tezgahın üzerine sıra sıra tahta tepsiler dizilmiş.
Ahşap, dikdörtgen, kulplu tepsiler. İç yüzlerinde el yapımı meyve resimleri, manzara resimleri var. Renkleri bilinçli seçilmiş. Boyaları özenli yapılmış. Çizimler başarılı bir ressamın elinden çıkmış.
Bu tepsiler kaça satılıyor diyerek sordum. Genç satıcı hanım "10 milyon lira efendim" dedi.
Düşündüm... Bir marangoz tahtayı almış. Kesip, biçip tepsi haline getirmiş. Onu ressama devretmiş. Ressam boya almış. Saatlerce uğraşıp ahşap tepsiyi boyamış, içini resimlemiş. Sonra onu herhalde 5 - 6 milyon liraya boncukçuya satmış. O fiyata satmış ki, boncukçu da tepsiye 10 milyon lira fiyat koymuş...
Tepsiyi yapan marangozun, boyayan ve resimleyen sanatçının emeğinin bedeli ne ola ki?
Ertesi günü hem pil ile hem elektrik ile çalışan radyonun bozulduğunu fark ettim. Bodrum şehrinin içinde bir tamirci arayıp buldum. Bir gün sonra radyoyu almaya gittim. Tamiratı bitmiş. "Kaç lira borcumuz var?" diye sordum. Sanatkar sıkılarak "Kusura bakmayınız 15 milyon lira ödeyeceksiniz. Trafosu yanmış. Hem onu hem de bir başka parçasını değiştirdim. Bakınız içinden çıkan parçalar şunlar... Parça fiyatları 12 milyon lira tutuyor. 15 milyon lira veriniz yeter" dedi.
Tepsiye konulan 10 milyon lira fiyatı, elektrik teknisyeninin radyo tamirinde el emeği için istediği 3 milyon lirayı, Bodrum'da otomobili her park edişte, park sorumlularının istediği 5 milyon lira ile karşılaştırdım...
Türkiye'de üretime, teknolojiye neden önem verilmediğini bir kere daha anladım... Park eden her otomobilden 5 milyon lira almak mümkün iken, ne diye sabahtan akşama kadar tahta kesip tepsi yapacaksınız? Ne diye tepsi boyayacaksınız? Ne diye elektrik teknisyeni olup, iki üç tane bozuk radyo tamir etmek için dükkanda bekleyeceksiniz?
Tepsi yapan, tepsi boyayan, elektrik teknisyenliği yapan "enayi". Sokakta durup park eden otomobillerden para kesen "akıllı"!..
Bodrum'da otelin temizliğini yapan hanım ayda 60 milyon lira, bahçeye bakan bay 75 milyon lira alıyormuş. İkisi de "hem de öğle yemekleri bedava" diyerek hayatlarından memnun. Tek endişeleri otelin kapanması ve işlerini kaybetmeleri...
Ama o otelin lokantasında yemek yiyenler, yemek ve içki bedeli olarak kişi başına ortalama 30 milyon lira ödüyorlar. İki kişilik yemek parasına, bir kişi bir ay çalışıyor.
Kızıma "Bu yapıda bir çarpıklık var. Emek para etmiyor. Bazı kimseler haklarını alamazken, bazıları hakları olmadan çok para alıyor. O zaman insanlar üretimden kaçıyor. Üreten azalıyor. Çok kişi üretmeden kazanmanın yolunu buluyor. İyi de onlara bu parayı kim ödüyor? Üreten para kazanmıyorsa, üretmeyenler parayı kimden alıyor?" diyerek şaşkınlığımı anlatmaya çalıştım.
Kızım, "Baba" dedi, "Üreten para kazanamadığına göre, 5 milyon lira park parasını, 30 milyon lira yemek parasını ödeyenler üreten insanlar olamaz. Türkiye'de üretmeden para kazananların sayısı o kadar artmış ki, sistem kendi içinde döner, kendi kendini besler hale gelmiş. Üretmeyen kesim ya doğrudan halkı soyuyor ya da devlet halktan aldığı parayı onlara aktarıyor. Onlar da zahmetsizce, havadan, emek vermeden ceplerine giren parayı savuruyor. Bu para o oluktan bu oluğa akıyor... Her oluğun başında biri duruyor. Park bekçisi parasını alıyor. Lokantacı parasını alıyor... Sistem kendi içinde büyüyor ve yürüyor." Acaba kızım doğru mu söyledi?



Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr