Safiye Ayla'nın şimdilerde unutulan bir şarkısı vardır: "Denizler durulmaz dalgalanmadan..." diyerek başlar... İşte o biçim... Ne kadar ciddi istikrar paketi hazırlarsanız hazırlayınız... Ne kadar ciddi uygulama yaparsanız yapınız... On yıl, beş yıl süre ile yüzde 100'lerde seyreden faiz on beş günde pattt... diye yüzde 30'lara inmez... İnemez... İner gibi olur ama bir süre sonra dalgalanmaya başlar... Dalgalanır... Dalgalanır... Sonra rüzgarın durumuna göre durulur... Bir yerde durur.
Faiz kaba anlatım ile "paranın fiyatı"dır. Paranın "fiyatı"nı üç şey belirler: (1) Paranın değerini aşındıran "enflasyon" oranı. (2) Bu parayı bağlamanın "riski"... Parayı kullanacak olanın "güvenirliği." Parayı ve faizini zamanında tam olarak ödeme gücü. (3) Bütün bunların üzerine paranın "reel getirisi"...
Türkiye'de ne oldu da faizler düştü? Ne olacak ki faizler böyle düşük çizgide kalsın?
(1) Enflasyonun 2000 yılı sonunda yüzde 25'e indirilmesi hedef alındı. Ama 2000 yılında ortalama enflasyon yüzde 40'lar dolayında kalacak.
(2) Türkiye riskinde henüz bir değişme olmadı. Tersine istikrar programı uygulaması iç piyasada riski artıracak.
(3) Para sahipleri "reel getiri" (net gelir) bekleyişlerini kısa sürede değiştiremez.
Türkiye'de şu anda "denizler dalgalanıyor". Denizler dalgalanırken içerideki para sahipleri kısa vadede paralarını ne yapacaklarını bilememenin şaşkınlığında yüzde 30'larla paralarını kullandırabilir ama bu uzun sürmez. Bir süre sonra alternatif arayışlar başlar. Dışarıdaki para sahipleri ise bu işin profesyonelleri... Denizler dalgalanınca bir süre durup beklerler.
Onlar Türkiye piyasasından bugüne kadar (risk primi dahil) (enflasyon artı 15 - 30 puan) reel getiri almaya alıştılar. Dünya piyasasındaki (risksiz) 5 - 7 puan reel getiriyi beğenmeyip Türkiye'ye döviz akıtmalarının nedeni bu...
Demek ki, 2000 yılında dışarıdan para girişlerinin devam etmesini, Türkiye'ye daha çok döviz girmesini bekliyor isek enflasyonun üzerinde (risk puanı dahil) en az 15 - 20 puan reel getiri sağlamamız gerekiyor.
Bütün bunları toparlayacak olursak, işin özeti şudur: Kısa vadede faizi belirleyecek olan o günkü (enflasyon artı 15 - 20 puan) reel getiridir. Orta vadede (enflasyon bekleyişi artı 15 - 30 puan) risk primi ve reel getiriye dayalı bir faiz ödemez isek dışarıdan içeriye para girişi olmaz.
Hazine'nin ve özel sektörün borçlanmadaki faiz yükünü faiz oranlarına bakarak değil, enflasyonun üzerinde ödedikleri (risk primi ve reel getiri puanı) ile ölçmek gerekir. Bu puanların toplamı 15 - 30'dan 12 - 15'e düşebilir. Ama 7 - 10 olamaz.
Heyecanlanmaya gerek yok... Neyin ne olacağını görmek için biraz beklemekte yarar var.
Unutmayınız "denizler durulmaz dalgalanmadan..." Her çıkışın bir inişi, her inişin bir çıkışı vardır...
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr