Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Futboldaki başarı Türkiye’de yaşayan yetmiş milyon insanın aynı coşku, aynı sevinç ile bütünleşmesini sağladı. Etnik, dini ve siyasi nedenlerle bütünlüğün dışına çıkma fırsatı arayanlar, ayrılık bahanelerini unutup ay yıldızlı bayrağın altında birbiriyle kenetlendi. Başarı coşkusunu yaşadı.
Milli Takımımızın bugünkü başarısı bu coşkunun sürmesini sağlayacak. Demek ki, (1) Bu ülkede yaşayanlar başarıya susamış. (2) Başarı etnik, dini ve siyasi farklılıkları unutturuyor. İnsanları birbirine bağlıyor. Bütünleşmeyi sağlıyor.
O halde futboldaki başarıyı ekonomiye taşımak, ekonomide başarılı olmak, ekonomide başarıyı sürdürmek zorundayız.
Futboldaki başarıyı ekonomiye taşımak bu ülkede yaşayan yetmiş milyon insanın her birinin bir "Milli Takım futbolcusu" sorumluluğunu üstlenmesi ile, bir Milli Takım futbolcusu gibi "disiplin altına girmesi" ile, kaidelere uygun biçimde çalışması, didinmesi, koşması, terlemesi ile mümkün olabilecektir.
Futboldaki başarıyı sağlayanlar az sayıdaki futbolcular. Başarı onların alın teri ve emeği, çabası ve hırsı ile elde ediliyor. Onları alkışlıyor, onların başarısı ile coşan yetmiş milyon, Emre Kongar’ın anlatımıyla, "emek harcamadan kazanmanın zevkini" yaşıyor.

Ekonomide ise emek harcamadan yetmiş milyonun kazanma zevkini tatması mümkün değil. Yetmiş milyonun da oyuncu olması, yetmiş milyonun da takımın başarısı için emek harcaması, sabahtan akşama kadar daha iyi oynamak, başarılı olmak, dünya şampiyonasındaki rakip ülkelerle aynı düzeye yükselmek, onlarla yapılacak maçları kazanmak için çalışması gerekiyor.
Futbolda antrenörün karizması kadar teknik bilgisi, oyuncuları çalıştırma yeteneği, dinamizmi önemli. "Kim olur ise olsun, yeter ki bizden olsun" diyerek işe yaramayanı antrenör yapmak yok. Başarısız antrenörü, başta tutmak, başarısız oyuncuyu takımda tutmak yok... Antrenör de, oyuncular da çalışırken, oynarken, dünya kaidelerini uygulamaya özen gösteriyor.
Herkes biliyor ki, futbolda dünya kaidelerine uymayanların bırakınız başarılı olmasını, sahaya çıkması, futbol oyununu sürdürmesi imkansız. Ama geliniz görünüz ki, ekonomide genel inanış, "bizim kendimize göre özel şartlarımızın olduğu"dur. Biz ekonomide dünya kaidelerine uymamakla övünüyoruz. Biz ekonomide başarının yetmiş milyonun oyunu olduğunun farkına varamıyoruz. Aynen futbolda olduğu gibi ekonomi oyununu da Ankara’daki politikacıların, İstanbul’daki sanayicilerin sürdürmesini, onların ekonomide Türkiye’yi dünya şampiyonu yapmasını bekliyoruz...

Osman Ulagay diyor ki: "Futboldaki başarımızı diğer alanlarda gösteremememizin başlıca nedeni futbolda rahatlıkla yaptığımızı diğer alanlarda kolaylıkla yapamamamız, pek çok alanda küresel düzenin gereklerine boş vererek ‘biz yaptık oldu’ anlayışıyla yola devam etmek istememizdir."
Oral Çalışlar’ın anlatımıyla "futbolda uluslararası ölçüleri tutturabildiğimiz, uluslararası ölçülere özen gösterdiğimiz için dünya ülkelerinin önüne geçebiliyoruz". Buna karşılık siyasette ve ekonomide uluslararası ölçüleri dikkate almamanın cezasını geri kalmışlık ile, fakirlik ile ödüyoruz.
Mümtaz Soysal Hoca, Milli Takım’ın başarısından ders almamız gerektiğini hatırlatıyor. "Disiplin, gayret ve özgüvene dayalı olarak güçlüler ve güçlükler yenildikçe hedef de kendiliğinden büyüyor. Önemli olan onun önünü kesmemek ve tam tersine eldeki gücü büyüyen hedefe göre seferber edebilmektir" diyor.
Dünya Kupası’nda Milli Takımımızın başarısını ekonomiye, siyasete taşımak zorundayız. Bunu yapamaz isek Milli Takım oyuncularının gayretine, başarısına yazık olur. Milletin bu büyük coşkusu boşa gitmiş olur.