Bugünlerde bir sevinç, bir sevinç... İnanılmaz... Merkez Bankası 6.8 katrilyon (5 milyar dolar) kar etmiş! Bu parayı Hazine’ye verecekmiş. Hazine de açığını kapatacakmış! Madem ki, ‘Con Ahmet’in Devr - i Daim Makinesi’ni keşfettik, bizim için karada, havada, denizde ölüm yok. Ele güne el açmaya ne gerek var? Merkez Bankası daha çok kâr etsin, Hazine’nin açıklarını kapatsın. Olsun bitsin...
Sayın okuyucularım ‘kazın ayağı öyle değil’... Merkez Bankası kâr falan etmedi. Kârı, sizin, benim, maydonoz, simit, ekmek alırken ödediğimiz KDV ile diğer vergilerden Hazine’nin Merkez Bankası’na faiz şeklinde yaptığı transferden cömertçe harcadıktan sonra kalan paradır.
Arz edeyim efendim...
Kriz banka sistemindeki batışın ortaya çıkmasına yol açtı. Banka sisteminin batması demek, bankaların halktan topladıkları mevduatı ödeyemez hale düşmeleri demektir. Bankalar mevduatı ödeyemez ise, Türkiye Arjantin olur. İşte onun için hükümet duruma el koydu. Bunun için bankalara kaynak (para) akıtmak için yola çıktı. Bu durumda hükümetin önünde iki yol vardı:
(1) Merkez Bankası banknot basar, banknotlar bankalara verilir, bankalar da bu banknotlarla halkın mevduatını öderdi. Bu yol en kestirme yol idi ama, IMF korkusundan bu yola kimse sapamıyor.
(2) Hükümet (işin sonunda gene banknot basma gereği ortaya çıkmasına rağmen) diğer yolu tercih etti. Merkez Bankası’na ‘banknot’ bastıracak yerde Hazine’ye "bono" bastırdı, bonoları bankalara verdi.
(Burada bir ara bilgiye ihtiyaç var! Banknot basıldığında maliyet sadece kağıt ve mürekkep parasıdır. Ama bono basıldığında faizi vardır. Bu faiz de oldukça ağırdır.)
(3) Bankalar faizli bonoları aldı ama işlerine yaramadı. Bonolar vadeli. Anaparası ve faizi belli tarihte tahsil edilecek. Halbuki bankalara nakit lazım.
(4) Buna da çare bulundu. Bankalara denildi ki, ‘Siz bonoları Merkez Bankası’na verin. O da size nakit para versin?’
(Burada da bir ara bilgiye ihtiyaç var: Merkez Bankası bankalara doğrudan nakit verse idi, banknot matbaası sadece anapara için çalışacaktı. Bono karşılığı nakit verince banknot matbaası hem anapara, hem faiz için çalıştı.)
(5) Merkez Bankası’nın banknot matbaasında bastırıp ödediği paralarla bankalar müşterilerin mevduat hesaplarındaki açıklarını kapattılar.
(6) Merkez Bankası bankaların karşılığında banknot aldıkları bonoların faizini Hazine’den tahsil edince faiz zengini oldu.
Sayın okuyucularım, ben olan biteni basitleştirerek kaba çizgileriyle anlatıyorum. Ama işin esası budur. Merkez Bankası’nın büyük karının arkasında Hazine’nin bankalara verdiği, bankalardan Merkez Bankası’na intikal eden bonoların faizi karşılığı Hazine’den alınan para yatar. Hazine’nin ödediği para ise, halkın cebinden KDV ve diğer vergi şeklinde çıkan paradır.
Bilge arkadaşım Ege Cansen, "Hayatın bir kısmında oynanan oyun kumara benzer. Biri kaybederken biri kazanır. Kazancın ve kaybın toplamı sıfırdır. Aynen poker masasındaki gibi... Masadaki para el değiştirir. Ama toplam para değişmez" der. İşte o biçimde Merkez Bankası kazandığına göre, biri kaybetti? Kim o kaybeden? Merkez Bankası’na parayı veren Hazine ama, kaybeden halk!..
(Açıklama: Geçen yıl sonunda (28.12.2001) Merkez Bankası kasasında 32.7 katrilyon liralık Hazine bonosu vardı. Bu bonolar banka kasasında ne süre bekledi? Faizi nedir? Bilemiyoruz amma... Bunların faizi yüzde 50 olsa 16 katrilyon, yüzde 40 olsa 13 katrilyon, yüzde 30 olsa 10 katrilyon lira faiz geliri eder... Merkez Bankası’nın 6.8 katrilyon liralık karını bu rakamlara göre yorumlayınız... Açık anlatımıyla Merkez Bankası Hazine’ye bir şey vermiyor. Alıyor. Harcıyor!..)