Kırkpınar Ağalığı, ağalık için artırmaya çıkarılan koça 85 milyar lira veren Zübeyde Kavraz Hanım'da "kaldı"...
Zübeyde Kavraz, "gönüllü olarak değil de zorunlu olarak katıldığı artırma sonucuna göre" bir yıl Kırkpınar Ağası unvanını taşıyacak.
Medyaya yansıtan görüntülerine, söyleşilerine göre Zübeyda Kavraz, "Ağalığa yakışır" bir Türk hanımı.
Bu olay çok önemli bir olay. Türkiye'de köy ekonomisinin çöküşünü gösteriyor. Geleneklerin unutulduğunu ortaya koyuyor.
Ben bu yazıda bir hanımın Kırkpınar Ağası seçilip seçilememesini tartışacak değilim. Olayın farklı yanlarına sayın okuyucularımın dikkatini çekmek istiyorum.
- Güreş bizim ata sporumuz. Ama "köy sporu, fakir fukara sporu" olarak kabul edilmeye başlandı. Giderek unutuluyor. Yok oluyor. Nüfusumuzun büyük bölümü hala köyde, kırda yaşıyor. Nüfusumuzun büyük bölümünün geliri hala düşük... Nüfusumuzun büyük bölümü hala geleneklere göreneklere bağlı. Onlar için güreş çok önemli. Ama geliniz görünüz ki, yabancı futbolcuya milyon dolar ödeme yapan şehir ağaları bu ata sporunu, çok sayıda insanı ilgilendiren bu sporu küçümsüyor.
- Şehir ağaları ata sporu küçümsüyor ise, köy ağaları ata sporuna sahip çıksın diyeceksiniz... Köyde ağa kalmadı ki... Ekonomik yapıdaki çarpıklık sonucu köyler fakirleşti... Para şehire aktı... Kırkpınar meydanında 20 bin güreşsever toplanıyor. Ağalık koçu için açık artırma yapılıyor. Köy kökenli güreş aşıkları için ağalık çok önemli. Onların en yiğitleri, bu amaçla ödeyebilecekleri en yüksek fiyatı açıklıyor. Çıka çıka 75 milyar lira para çıkıyor. Bir şehirli hanım 85 milyar lira ödemeyi kabul edince, güreş alanındaki 20 bin kişi "Hanım Ağa... Hanım Ağa!.." diye tempo tutuyor.
85 milyar lira ile şehirde bir Mercedes otomobil bile satın alınamaz. Ama köyde 85 milyar lira çok önemli... Çok büyük para...
İşte çarpık ekonominin, çarpık gelir dağılımının, adetleri, görenekleri, gelenekleri yozlaştırmasının resmi...
Sayın okuyucularım biz Kırkpınar güreşlerinin 641 yıllık geçmişi ile övünürüz. Kırkpınar Ağalığı bu tarih içinde oluşmuş bir "müessese"dir. Trakya'daki toprak sahibi, varlıklı, saygın köy ağaları her yıl Kırkpınar güreşleri sonunda artırmaya çıkarılan bir koç için yarışır. Koça en fazla ödemeyi yapan ağa, Kırkpınar Ağalığı unvanını taşımak şerefini kazanır. Ama bu şerefin, çok ağır sorumlulukları vardır. Kırkpınar Ağası yıl boyu güreşçileri besler. Korur. Himaye eder. Bir sonraki yılın Kırkpınar güreşlerini düzenler. Güreşçileri, izleyicileri çağırır... Trakya'daki diğer ağaları "kırmızı dipli balmumu ile davet ettiğinde", davetli ağalar güreşleri izlemeye gelirken birlikte, at, sığır, deve, kumaş, altın gibi hediyelikler getirir. Bunlar güreşlerde derece alanlara dağıtılır.
Bu gelenek, bu "müessese" şimdi unutuldu. Güçsüzleşen köy ağalarının sorumluluğunu Edirne belediyeleri üstlendi. Şimdi güreşleri belediyeler düzenliyor. Masrafları belediye bütçesinden karşılanıyor. Ödülleri belediyeler dağıtıyor. Kırkpınar Ağasının koç artırmasında yaptığı ödeme, bu harcamalara katkı oluyor.
Yazının sonunda Hanım Ağa Zübeyda Kavraz hakkında öğrendiklerimi aktarmak istiyorum. Zübeyde Kavraz'ın Dünya gazetesi cumartesi pazar sayısında Zafer Özer'e anlattıkları çok ilginç. Türkiye'de çalışan azmeden bir insanın, şansın da rüzgarı ile nereden nereye gelebileceğini, nasıl ağa olabileceğinin hikayesi.
Zübeyde Kavraz 1966 yılında Giresun'un Tirebolu ilçesinde doğmuş. Babasının ölümünden sonra annesi 6 çocuğu ile İstanbul'a göç etmiş. Bir fabrikada aşçılık yaparak çocuklarını büyütmüş. Zübeyde Kavraz reklam şirketlerinde çalışırken evlenmiş. Eşi Mehmet Kavraz ile reklam şirketi kurmuş. Koca reklamcılık yanında fuarcılık da yapmaya başlamış. İki yıldır Kırkpınar güreşleri sırasında "Edirne Kırkpınar Sanayi ve Ticaret Fuarı"nı düzenliyorlar.
Ağalık macerasını Zübeyda Kavraz şöyle anlatıyor: "Fuar yerindeyiz. Telefon ettiler. 'Eşinizle birlikte güreşleri izlemeye davet ediyoruz' dediler. Güreşler bitti. Cazgır, ağa adaylarını anons ederken benim adımı da söyledi. Şoke oldum. Eşime, 'Sen mi yazdırdın?' diye sordum. 'Hayır' dedi. Cazgırın daveti ile kendimi çayırda dört adayın arasında buldum. Kırkpınar'a renk katmak için aday gösterildiğimi düşünüyordum. Bu düşünce ile artırmaya katıldım. Onlar bir rakam söylüyor, ben bir rakam söylüyorum. En son geçen yılın ağası, '75 milyar' dedi. Sıra bana geldi. '80 milyar' dedim. Geçen yılın ağası bir elini omuzuma koydu. Öbür elindeki tespihi benim elime tutuşturdu. 'Hayırlı olsun Kırkpınar'a sizin gibi bir ağa yakışır' deyince şaşırdım. Cazgır, 'İlk defa bir hanım ağamız oldu' diye bağırdığında ve de davullar çalmaya başladığında 'havaya girdim.' 85 milyarı bastırarak ağalık koçunu aldım."
Bütün bunları okuduktan sonra geliniz de, "...Burası Türkiye abicim... Burada olmaz olmaz..." demeyiniz.