Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Sayın R. T. Erdoğan dün Pakistan Başbakanı ile yaptığı basın toplantısında bir soru üzerine, “IMF’ye ümüğümüzü sıktırmayız” söylemini sürdürdü.
Sayın R. T. Erdoğan diyor ki, “Bu dönemde yatırım yapmak zorundayız. Bu dönemde yatırım yapacağız ki, istihdam konunda sıkıntı yaşamayalım.” Ve devam ediyor. “IMF, Türkiye’yi baskı altına sokmaya kalkarsa, yatırım yapmamızı önlerse, biz yolumuza IMF’siz devam etmek zorunda kalırız.”
Sayın R. T. Erdoğan’ın bu konularda yanlış veya eksik bilgilendirildiği anlaşılıyor. Çünkü Türkiye’nin şu dönemde IMF’li de IMF’siz de yatırım yapması mümkün değildir.
İçinde bulunduğumuz tabloda (1) Yatırım yapacak YTL kaynağımız yok. (2) Yatırım için başvurabileceğimiz yabancı kaynak (döviz kredisi ) yok.
Sayın R. T. Erdoğan, IMF’nin (1) Büyümeyi yavaşlatın, (2) Vergiyi artırın, (3) Fonlara para ayırmayın,(4) Bütçeyi denk tutun taleplerinin kabul edilemeyeceğini söylüyor.
Sayın R. T. Erdoğan’ın bu konularda da yanlış ve eksik bilgilendirildiği anlaşılıyor. Çünkü Türkiye’nin şu dönemde IMF’li de IMF’siz de bu konularda “istediği gibi hareket etmesi” mümkün değil.

Üretim artacak ki büyüyelim
- Ekonominin büyümesi üretime bağlıdır. İç ve dış talep olmazsa üretim artmaz. Ekonomi büyümez. Küresel kriz, dış piyasaları daralttı. Dışarıdaki krizin içeriye yansıması iç talebi daralttı. Buna ek olarak döviz fiyatlarındaki artış, kredi maliyetinin yükselmesi, kredi teminindeki güçlükler üreticileri yaraladı. İşte bu nedenlerle kısa dönemde üretim artmayacak. Tersine, azalacak. Bunun sonucunda (maalesef) hızlı büyüme imkânını bulamayacağız.
- Ekonomi yavaşlarsa devlet vergi geliri toplamakta zorlanır. Vergi geliri azalırken, bütçe harcamaları artırılırsa, hükümet aradaki farkı kapatmak için yüksek faizlerle borçlanmak zorunda kalır. Bu zorunluluk ülkede faiz oranlarının tırmanışa geçmesine, zaten yaralı durumda olan ekonominin kan kaybetmesine yol açar.
İşte bu nedenle, şu kritik dönemde, bütçeye ek yükler getirmemek gerekir. Örneğin vergi afları, örneğin seçim harcamaları, örneğin bütçeden beslenen fonlar, bütçeye ek yük getirir.
- Eğer hükümet, bütçe harcamalarında kısıntı yapmaz, “bol kepçe harcama hedefi”ni gerçekleştirirse, ek vergiler gündeme gelir.

IMF ile anlaşmak zorundayız
Sayın R. T. Erdoğan’ın “cari açık” konusunda da yanlış veya eksik bilgilendirildiği anlaşılıyor. Türkiye gibi bir ülke yılda 50 milyar dolar cari açıkla (döviz açığı) yoluna IMF’siz devam edemez.
Yoluna IMF’siz devam etme niyeti veya kararı olan ülke önce “cari açığını kapatır”. Biz ise bugünlere cari açığı büyüterek geldik.
Bugüne kadar “cari açığın ne kötü bir şey olduğunu anlatmaya çalışanlar” felaket tellalı olarak azarlandı. Aşırı değerli YTL’nin (ucuz döviz) üretimi nasıl caydırdığını, ithalatı nasıl azdırdığını, ülke ekonomisini nasıl kırılgan hale getirdiğini yazanlarla alay edildi.
Karadenizli vatandaşın mezar taşında yazıldığı gibi “İyiyiz, iyiyiz diyordunuz... Öyleyse size n’oldu?” Şimdi “hesaplaşma zamanı değil”. Durumu kurtarmak zamanı.
Durumu kurtarmak için önce döviz trafiğini düzenlemeliyiz. Kısa sürede ise IMF desteği olmadan bu trafiği düzenlememiz güç görünüyor. O nedenle, yakında hükümetin IMF ile masaya oturduğunu ve Sayın R. T. Erdoğan’ın “ümük sıkmak” diye adlandırdığı şartları kabul etmek zorunda kaldığını göreceğiz.