Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İşsiz sayısı artıyor. İşsiz sayısı iki türlü artar. Çalışma çağına gelenler iş bulamaz. Bir işte çalışanlar işini kaybeder.
İkisi de kötüdür. Ama en kötüsü işi olanın işini kaybetmesidir.
(1) Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), bu yılın haziran ayından önceki 12 aylık dönem içinde işçi sayısının yüzde 5.5 azaldığını haber verdi.
(2) İstanbul Sanayi Odası (İSO), son iki yılda özel sektörde 414 bin işçinin işini kaybettiğini açıkladı.
(3) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yayımladığı sendikalı işçi sayısını gösteren tablolar, temmuz ayı itibariyle sendikalı işçi sayısında 618 bin azalmayı haber veriyor.
Yılbaşında 3.086.305 olan sendikalı işçi sayısının temmuz ayında 2.468.519'a düştüğü görülüyor.
(4) İstanbul Sanayi Odası (İSO) tespitlerine göre, toplam 12 sektörde 128 kuruluşun özelleştirilmesi sonucu 10 bin 746 kişi işten çıkarıldı.
Bu rakamlar Türkiye için büyük rakamlar. Burada verilen rakamlar genelde sanayi kesiminde, sanayi işçisindeki azalmayı ortaya koyuyor.
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün yayımladığı son istihdam rakamları 1999 yılı Nisan ayına ait. Bu nedenle 1999 Nisan ayından bu yana olan gelişmeleri DİE'nin istihdam istatistiklerinden izleyemiyoruz.
1999 yılı Nisan ayında Türkiye'de 64.4 milyon insanın sadece 22.0 milyonu bir işte çalışıyordu. Bunların da sadece 9.0 milyonu maaş - ücret ve yevmiye ile çalışanlardı. Kalan 13 milyon çalışan ya kendi hesabına çalışıyordu ya da aile işçisi olarak ücretsiz çalışıyordu.
Türkiye'de çalışan 22.0 milyon insanın 10.0 milyonu tarımdan ekmek yer. 3.1 milyonu imalat sanayiinde, 2.9 milyonu ticaret ve turizm kesiminde çalışır. Diğer hizmet sektörlerinde de 3.1 milyon insan bulunur.
Ekonomi politikalarında fiyat istikrarını sağlamak, kalkınmayı hızlandırmak ve adil gelir dağılımını gerçekleştirmek önemlidir ama, bunlar "tam istihdam sağlanmadan" gerçekleşemeyecek hedeflerdir.
İstihdam bugün gelişmiş ve geri kalmış ekonomilerin ana konusudur.
İstihdam kendi kendine artmaz. İstihdam yatırım ve üretim arttıkça artar.
(1) Türkiye'de yıllardır üretim artışına dönük yatırım yapamıyoruz. Üretimi geliştiremiyoruz. (Bunun göstergesi yedi yıldır kişi başı milli gelir rakamının 3 bin dolarda donup kalması, biz 3 bin dolarda donup kalırken, Kıbrıs Rum Kesimi'nin 15 bin dolar, Yunanistan'ın 20 bin dolar kişi başı gelire koşmasıdır.) Nüfus artarken yatırım ve üretim artmayınca işsiz sayısı artıyor.
(2) 1999 yılında ekonomi geriye gitti. 2000 yılında istikrar tedbirlerinin fren etkisi devam ediyor. Bunun sonucu işten çıkarmalar hızlandı.
(3) Kamu sektöründe ve özel sektörde "gizli işsiz" sayısı fazla idi. İş yapmadan para alanlar vardı. Enflasyon bunların ücretini ödeyebiliyordu. Enflasyon aşağıya çekilince "verimlilik" arayışı başladı. Gizli işsizlerin tasfiyesine gidiliyor. Haziran ayına kadarki 12 aylık dönemde işçi sayısı yüzde 5.5 azalırken, özel sektörde çalışılan saat başı verimin yüzde 10.4 artışı bunu gösteriyor.
İşçi çıkarma yasaklanarak istihdam sorunu çözülemez. Yaşam savaşı veren kamu ve özel sektör kuruluşlarının öncelikle işçilerini azaltma arayışına girmeleri kaçınılmaz bir durumdur. Fakat bunlar "işsizlik sorununun acısını ortadan kaldıracak bahaneler olamaz..." İşsizlik çok acı bir durumdur. Ekonomi canlanmadan, kalkınma hızlanmadan da bu sorun çözülemeyecektir.







Kaynak: DİE sivil nüfusun işgücü durumu istatistikleri


Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr