"İyilik" gökten yağmayacakHalk, "iyilik" bekliyor. İyilik nedir? Paradır. Para olacak ki, sağlık olacak. Para olacak ki, can ve mal güvenliğinin sağlandığı, sağlıklı bir çevrede yaşamaya imkan doğacak. Para olacak ki, devlet daha iyi mahkeme, daha iyi okul, daha iyi hastane yapacak.
Türkiye'deki bütün rezilliklerin kaynağı parasızlıktır. Fakirliktir. Yılda 3 bin dolar kişi başı milli geliri olan ve de bu 3 bin doların 2.400 dolarını tüketip, 600 dolarını tasarrufa ayırabilen (gönüllü tasarrufa ayırıp bankaya, borsaya koyan, zorunlu tasarruf olarak devlete vergi veren) halk ancak bu "rezil şartlarda" yaşar.
Okulu da, hastanesi de, hapishanesi de, mahkemesi de bu kadar olur. Politikacısı da, hükümeti de böyle olur. Ancak bu kadar yer, bu kadar içer. Ekonomisi de her gün bir beladan, öbür belaya sürüklenir. Bankası da batar, borsası da batar...
Sonra da ülkenin insanları, kişi başı milli geliri ortalama 30 bin dolar olan ülkelerin yaşamına özenir... Biz onlar gibi neden yaşayamıyoruz? Neden okulumuz, hastanemiz, hapishanemiz, mahkememiz onların ki gibi değil diyerek kahrolur.
Beceriksiz politikacılar bu yapıyı değiştiremediklerinden, günü kurtarmak, halkın gözünü boyamak için devamlı borçlanır, ülke kimin ödeyeceği belli olmayan büyük borç yükleri altına girer. Borç yiğidin kamçısıdır ama, üretime giden borç yiğidi kamçılar. Üretime gitmeyen, tüketime giden, köpek maması ile Mercedes faturası ödemek için alınan borç yiğidi rezil eder.
Bu ülkeye "iyilik" gelmesi, üretimin artışına bağlıdır. Türkiye üretmeden, pazarı olan malı üretmeden fakirlik çemberinden kurtulamaz. Gelirin artması üretime bağlıdır. Kişi başı yıllık 3 bin dolar milli gelir, bu ülke insanının bir yıl boyunca sadece bu kadar üretebildiğinin göstergesidir.
Avrupa ülkelerinde kişi başı yıllık 30 bin dolar milli gelir, Avrupalıların Türklerden 30 kat daha çok üretebildiklerinin işaretidir.
Bir ülke halkı ne kadar çok üretir ise, geliri de o kadar artar. Türk halkı son yedi yıldır 3 bin dolar üretim rakamında kilitlendi kaldı. Daha az üretiyor, daha çok üretemiyor!
Türk halkı üretemedikçe, üretimini 3 bin doların üzerine çıkaramadıkça, IMF yardımı hiçbir işe yaramaz. Türkiye'nin başı dertten kurtulamaz. Memurun maaşı artmaz. Piyasa canlanmaz. Hastaneler, mahkemeler, okullar düzelmez.
Üretecek olan halktır. Türk halkını üretime dönük bir yola sokacak olan Ankara'dır. Ankara üretimin yolunu kapıyor. Üretimi cezalandırıyor. Üretimin önemini kavramıyor. Üretimin önemini halka anlatmıyor. Halkın kurtuluşunun üretime bağlı olduğu bu ülkede konuşulmuyor.
Üç bin dolar kişi başı üretim ve kişi başı gelire sahip, fakirlğin alt sınırında dolaşmaya mahkum insanlar, hakları olmayan gelir arayışında, ya devleti soyuyor, ya halkı soyuyor, ya da yabancıları soyuyor.
Üretim artışına yararı olmayacak dış borçları zorlamak ayıptır. Üretim artışı sağlanmadıkça Türkiye bu dış borçları ödeyemez. Dış borçları ödeyemedikçe itibarı, şerefi yok olur. Dışarıda dilenerek toplanan dövizlerle köpek maması, kedi maması getirip, Mercedeslere binip günü gün etmek ayıptır.
Halka şu anlatılmalıdır ki, üretim artışı sağlanamaz ise, önümüzdeki yıl, ondan sonraki yıl, bu yıldan daha kötü olacaktır. Türkiye bu krizden daha büyük krizlerle karşılaşacaktır. Döviz bitecektir. Fiyatlar artacaktır. Daha çok banka, daha çok firma batacak, fakirlik daha da artacaktır.
Gökten iyilik yağmaz. Üretmeyen yaşayamaz. İyilik, üretim artışına bağlıdır.
Üretmek güç değildir. Başka ülkeler nasıl üretiyor ise, Türkiye de üretebilir. Türkiye ciddi bir "planlama" ile üretemeyen yapıdan üreten yapıya geçebilir. Bu iş palavra ile olmaz. Akıl ile, bilgi ile olur. Bunu yapabilecek kadrolar bu ülkede vardır.