IMF’nin önerisi üzerine Hükümeti’miz tohumundan yağ çıkarılan sadece iki bitkinin, soya fasulyesi ile kanola’nın desteklenmesine karar vermişti. Sayın Ecevit dün açıklama yaptı. Ay çiçeği, kütlü pamuk ve zeytinin de teşvik edileceğini belirtti. Halkımızın soyadan yağ çıktığını bilmişliği var ama, acep bu "kanola" ne ola ki?
Ali Ekber Yıldırım tarım konusunda uzman bir yazar. Yıldırım’ın yardımı ile derlediğim bilgileri okuyucularıma sunuyorum. Kanola, lahana benzeri bir bitki. Yaprakları sebze ve hayvan yemi olarak kullanılıyor. Sarı çiçek açıyor. Bu çiçekleri "yaban hardalı" olarak adlandıranlar var. Çiçekler bordo rengi tohum veriyor. Tohumda yüzde 40 dolayında yağ var. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye gelen Bulgar ve Romen göçmenler kanola tohumunu Trakya’ya getirmiş. Sonra tohum Karadeniz’e ulaşmış. İngilizce "rapeseed" adından kaynaklanarak bizde "rapitsa" veya "rapiska" diye adlandırılmış.
Bu bitkinin yağında yüksek oranda "erusik asit" var. Yağdaki yüzde 45 - 55 oranındaki erustik asitin kalp dokusunu bozması nedeniyle rapitsa veya rapiska tohumundan elde edilen yağın kullanımı Avrupa ve Türkiye’de uzun süre yasaklandı. Bu bitkiyi büyük ölçüde üreten ve tohumunu ihraç eden Kanada, uzun araştırmalar ile yağındaki asit oranını yüzde 5’lere düşürdü. Yüzde 5’in altındaki erusik asitin insan sağlığına zarar vermeyeceği konusunda "fetva" çıkarıldı. Bitkinin adı değiştirildi "kanola" oldu. Bu bitki bizde kolza olarak tanındı. Yağına kolza yağı denildi. Sağlık Bakanlığı da 15 Nisan 1987’den sonra kanola yağının kullanımına tekrar izin verdi.
İşte IMF kararı ve hükümet emri ile üreticimiz bundan sonra bu bitkiyi yetiştirecek. Hükümet prim verecek: Halkımız bu yağı yiyecek. Yabancı tohum üreticisi firmalar kanola tohumunu Karadeniz yöresindeki çiftçilere satmak için büyük çaba gösteriyor. Ürüne alım garantisi sağlamak için Karadeniz Birlik devreye sokulmuş. Geçen ürün dönemi dönümde 250 - 300 kilo verim alınmış. Birlik, kilosu 112 - 114 bin liradan 2 ton yağlı tohum almış. Üretici fiyattan mutlu olmamış. İyi de öbür yağlara ne oldu? Niçin ayçiçeği, mısır, pamuk, zeytinyağı yemiyoruz?
Fiyatı, maliyetini kurtarmadığı için çiftçimiz ayçiçeği ekmiyor. Yılda 600 bin ton ayçiçeği tohumu üretiyoruz. Yetmiyor. 800 bin ton ithal ediyoruz. Pamuk tekstil ve konfeksiyon sanayiinin temel girdisi. Üretimimiz yetmiyor. Ürettiğimiz pamuğun çekirdeğinden elde edilen yağ talebi karşılamıyor. Yılda 500 bin ton çekirdeksiz pamuk ithal zorunda kalıyoruz. Pamuk üretimine de kilo başı Yunanistan 40 cent, ABD 34 cent prim veriyor.
Mısır üretilmiyor. Zeytin derseniz bir yıl var, bir yıl yok. Yılda 1 milyar dolar değerinde yağlı tohum veya ham yağ ithal ediyoruz. Yıllardır ay çiçeği, mısır, pamuk eken, zeytin yetiştiren üretici başka alanlara kayıyor. Çünkü yağlı tohum üretiminde maliyet ve fiyat dengesi bozuldu.
IMF tavsiyesi ile hükümet, bildiği yağlı tohumu üretmeyen çiftçiyi, bilmediği soya fasulyesi ile kanolaya yönlendirmeye kalktı, teşvik primleri açıkladı. Ama anlaşıldığı kadarı ile yanlışdan dönülüyor. Şimdi klasik yağlı tohumların da üretimi teşvik edilecek.