Kırk yıllık AB maceramızın ortasına düşmüş Kıbrıs sorununun AB üyeliğinin önüne geçirilmesi haksız bir yaklaşım ve çirkin bir manevradır. Kıbrıs Türk kesiminin statüsü bizim için önemlidir. Ama Türkiyenin kaderini - geleceğini Kıbrıs Türk kesiminin statüsüne bağlamak yanlıştır. Türkiyenin kırk yıllık AB üyeliği bekleyişinin Kıbrıs Türk kesiminin statüsünün belirsizliğine dayalı olarak çıkmaza girmesi düşünülemez. Türkiye için 17 Aralık toplantısı bir fırsattı. Bu fırsatın kaçırılması, Türkiyenin bir daha AB kapısına yaklaşamamasına neden olabilirdi.Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız ve de Türk bürokratları olağanüstü çaba gösterdi. Riske girdi. Alınabilecek en iyi sonuç alındı... Bu sonucun ne kadar zor alındığını ve de Türkiyeye ne iyilikler getireceğini halkımıza anlatmak zorundayız. Daha iyi bir Türkiye arayışında ABye üyelik macerasına girdik. Osmanlıdan bu yana biz Avrupalı olma sevdasındayız. Avrupalı olmak bizim için "çağdaş" olmaktır, "medeniyete ulaşmaktır". 17 Aralık toplantısından tarih almaktan vazgeçerek dönseydik, "treni kaçırmamız" ve de bundan böyle "büyük oyuncu olmak" fırsatını kaçırmamız söz konusuydu.Avrupa ülkeleri durup dururken ve de gönül rızasıyla Türkiyeye üyelik kapısını aralamadı. 11 Eylül olayından sonra dünyada değişen dengeler, Türkiyenin büyük oyuncu durumuna gelmesi, onları "kerhen" (istemeye istemeye) Türkiyeyle ilişkiler kurmaya mecbur kıldı.Kendi kendimizi küçük görmeyelim. Çok sorunumuz var. Ama biz Avrupanın doğu kanadının en büyük ülkesiyiz. ABnin doğu kanadındaki üyelerine bakınız... Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya, Romanya, Hırvatistan, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Malta ve Kıbrıs cumhuriyetleri...Dün İstanbulda dünya ve Türk ekonomisindeki gelişmelerin tartışıldığı toplantıda Prof. Dr. Salih Neftçi, Türkiyenin AB üyeliğinin, Türkiyeye Avrupanın doğusunda Osmanlı döneminde Türklerin sahip olduğu siyasi gücü ve etkenliği sağlayacağını hatırlattı. Osmanlı, büyüklüğüyle bu ülkelerin hamisi durumundaydı. Türkiye Cumhuriyeti bugün sahip olduğu ve yakında artacak gücüyle Balkanlarda "büyük oyuncu" konumunu elde edecek. Türkiye ABnin doğu bölgesinin lideri olacak, doğusundaki birçok ülkeyi de kontrol edecek konuma gelecek.Gerçekçi olalım. Türkiyeden bakınca biz Avrupayı yakın görüyoruz ama, Avrupadan bakınca Türkiye çok uzak bir ülke. Fakir, gelir dağılımı bozuk, sorunlar içinde, Müslüman, kötü komşuları olan bir ülke. Gururlu bir ülke. Uzun yıllar yalnız kalmanın etkisinde "ferdiyetçi olmuş bir ülke". Bugüne kadar siyasi ve ekonomik ortaklıklara giremediği için, kulüp deneyimi yok. Kulüplerde devamlı pazarlığın sürdüğünü, pazarlıkta masadan kalkılamayacağını yeni öğreniyor. Avrupa Birliğinin "çıkar ilişkileri üzerine kurulu olduğunu", müzakerelerde hislerin değil, çıkar dengelerinin ağırlık taşıdığını yeni öğreniyor. Büyük ülkeyiz Halkımız merak ediyor: Başbakanımız 17 Aralıktaki bu sinir savaşına neden girdi? Varılan anlaşma halka ne getirecek?Türk halkı "Batı demokrasisinin ayrıcalıklarına kavuşacak". Devletin tanımı değişecek. Ankaranın ağırlığı Brüksele kayacak. Sade vatandaş hukukun ne olduğunu görecek. Kanunu, polisi, mahkemeyi Brüksel denetleyecek. Hak - hukuk sorunu ortadan kalkacak. Vergi kaçakçılığı - kara para sorun olmaktan çıkacak. İnsanlara, kurumlara ayrıcalıklar sona erecek...Bir noktayı hatırlatmakta yarar var. AB ülkeleri bizim cebimize para koymayacak. Biz üretirsek, o ölçüde refahımız artacak."On yıl sonra belki bizi tam üye kabul edecekler" diyerek dertlenmeye gerek yok... Evet denilmeseydi, şansımız hiç olamayacaktı. Evet denildi... Tam üyelik süresinin uzunluğuna bakmayınız. Dünyada yarın ne olacağı belli değil... Avrupada iktidarlar değişir, şartlar değişir. Kısa sürede üye olabiliriz. İyimser olmaya mecburuz. Hissi olmamayı, müzakereyle sonuç almayı öğreniyoruz... guras@milliyet.com.tr İyilik bekliyoruz