Geçmişten bir hikâye anlatayım... Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) uzman olarak çalışıyorum. O yıllar DPT'de az sayıda uzman var. Turgut Özal müsteşarımız. Ordumuz uygun gördü. Başbakanlık'tan Süleyman Bey'i "yolladılar", Nihat Erim Bey'i "getirdiler". 109'uncu topçu taburunda personel subaylığını yaptığım kumandanım Sadi Koçaş ile Mülkiye'den dostum Atilla Karaosmanoğlu başbakan yardımcısı oldu. Bu önemli değişimler yaşanırken Turgut Özal'ı arayıp soran yok. Turgut Özal huzursuz. Bir sabah gülerek Planlama'daki odama geldi. "Beni ilk defa aradılar. Karaosmanoğlu aradı. Hükümet programı hazırlıklarına yardımcı olman için seni istiyor. Bu bir diyalog başlangıcıdır. Bana da bir görev düşerse yardıma hazırım. Bunu mutlaka söyle" dedi. Bugünlerde gene insanlar "O bizden/ Bu bizden değil" diyerek ayrıma tutuluyor. Âdettendir. Biz insanları "kim olduğuna" göre değil, "kimin adamı olduğuna" bakarak değerlendiririz. O yıllar DPT, Başbakanlık binasının bir bölümünü işgal ediyor. Koridorun sonundaki merdivenden inince Başbakanlık katına ulaşılıyor. Aşağıya indim. Karaosmanoğlu'nun odası ile tuvalet arasındaki odaya iki masa koydular. Birine ben oturdum. Öbürüne Planlama'dan arkadaşımız Meral Sezek oturdu. Hükümet programını hazırlıyoruz, idari konularla ilgili çalışmaları Atilla Sav topluyor. Karaosmanoğlu ekonomik ve sosyal politikaları belirlemek için hazırlık yapıyor. Sadi Koçaş kumandanım her işe karışıyor. Koşuşturuyor. Ben de yardımcı "kâtip" rolündeyim. Programı derledik, toparladık. Program basılır hale geldi.Önceden belirlenmiş konferansım vardı. Ürdün'e gidecektim. Karaosmanoğlu'ndan üç gün izin istedim. Gittim, geldim. Baktım ki benim masada Planlama'daki uzman arkadaşlarımızdan Hikmet Çetin oturuyor. Hikmet Çetin, Karaosmanoğlu'nun önce talebesi, sonra dostu. "Atilla Ağabey" diyerek "yıllar öncesine uzanan hayranlığı" vardır. Masadan kalkmamak lazım Oturacak masam olmadığına göre ortalarda dolanmanın gereği olmadığını gördüm. Atilla Karaosmanoğlu'na "Ben geldim. Bir ihtiyacınız olursa yukarıda odamda oturuyorum... Çağırırsanız gelirim" diyerek, Planlama'daki odama çıktım.Benim aşağıda oturmayıp geri döndüğümü duyan Turgut Özal odama geldi. Merakla, "Neden aşağıda kalmadın? Neden geri döndün?" diyerek sorguya çekti. "Hükümet Programı hazırlandı. İşim bitti... İhtiyaç olursa herhalde gene çağırırlar" dedim. Durakladı. Klasik davranışı içinde parmağıyla gözlüğünü geriye itti. Pantolonunun aşağıya düşen ağını yukarıya çekti... "Güngör, ben senin durumuna şaştım kaldım" dedi. "Sen bizim adamımız değilsin. Biz seni onların adamı sanıyorduk. Onların adamı da değilmişsin. Pekiyi de kardeşim, sen kimin adamısın? Seni oraya neden çağırdılar?"Bu hatırayı yazmak için Karaosmanoğlu'nu arayarak izin istedim. O da başından geçen benzer bir olayı anlattı. 1960'ların başında büyük önem verilen DPT'de tepe göreve getirilmişti. İnönü, Karaosmanoğlu'nu seviyor, görüşlerine değer veriyordu. İşte o günlerde Feyzi Lütfi Karaosmanoğlu (akrabası), Atilla Karaosmanoğlu'nu kolundan tutmuş. Yavaşça sormuş: "Seni oraya kim koydu evladım? Sen kimin adamısın?" guras@milliyet.com.tr Masa boşaldığında elden gidiyor
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025