Amerikan yatırım bankası Lehman Brothers’ın batmasından sonra, bu bankanın garantörlüğündeki bazı yabancı şirket tahvillerinin Türkiye’de satıldığı, bunları satın alanların büyük zarara uğradığı anlaşıldı.
Para kaybedenlerin sesi çıkmıyor. Kan kusuyorlar, ‘Kızılcık şerbeti içtik’ diyorlar. Çünkü yapabilecekleri bir şey yok.
Onlardan önce de çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değişik yabancı fonlarda para batırdı. Bu son krizde para kaybedecekler sadece Lehman’la ilişkili tahvilleri alanlar değil... Çok sayıda yatırım bankasının tahvillerini alan, fonlarına para yatıran çok sayıda kişi de zarar görecek.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bu maceraya sürükleyen, yabancı yatırım bankalarının, yabancı fonların Türkiye’ye gelen ve “otel odalarında” iş bağlayan temsilcileri ile bazı yabancı bankaların “private banking” (özel bankacılık) bölümlerinin aracıları oldu.
Bu temsilciler ve aracılar büyük birikime sahip olan Türkleri “yüksek getiri vaadi” ile “avladılar”. Türkiye Cumhuriyeti’nin varlıklı vatandaşları bu kişilerin kartlarında yazılı anlı şanlı yatırım bankalarının, aracı kurumların adına kanarak paracıklarını dışarıya postaladı.
Çok kişi para kaybetti
Bu güne kadar çok kişi çok para kaybetti. Bundan sonra da kaybedecek ama... Kimse sesini çıkaramayacak. Çünkü yaptıkları işin çarpıklığını biliyorlar. Kaldı ki ortada dolandırıcılık yok. Bu işin raconu bu.
Türk halkının bu tür yabancı tahvillere ve fonlara ilgisi “Private Banking”/ “Özel Bankacılık”/ Servet Danışmanlığı” sistemini öğrendikten sonra gelişti.
Bir zamanlar paranın “kâbe”si İsviçre idi. İsviçre bankerleri parasını yatıranlar hakkında sır saklar, en iyi getiriyi verir, büyük para sahiplerinin parayla ilgili her işine çözüm getirirdi. Kişiye özel iş yapan uzmanları, büyük parası olanlarla ilişki kurar, kredi kartlarını yurtdışından öder, çocuklarının okul sorununu çözer, istenirse vasiyete bağlı fonlar kurar, fon sahibinin ölümünden sonra mirasçılarına para sağlar.
Bu iş büyük iş
Bizim büyük para sahiplerimiz, Türkiye’den döviz çıkarmanın, döviz sokmanın yasak olduğu yıllarda paralarını İsviçre’ye postalardı. Hem dünyada hem Türkiye’de şartlar değişti. Paralar dünya üzerinde sınır olmadan harekete başladı. Faiz oranları yükseldi. İnsanlar değişik yatırım alternatifleri olduğunu öğrendi. İsviçre’nin özel bankacılık hizmetleri cazibesini kaybetti.
Fakat bizim halkımız “devamlı devalüasyon” korkusunda döviz sevdasını sürdürdüğünden ve de büyük para sahiplerimiz paralarını yurtdışına sevk edince kendilerini daha da güvende hissettiklerinden, “İsviçre”nin ve de diğer ülkelerdeki bankaların “özel bankacılık“ bölümleriyle ilişkiyi sürdürdü.
Bunu gören diğer ülkelerdeki yatırım bankalarının özel bankacılık bölümlerinin uzmanları, Türkiye’ye gelir gider oldu. Bunlar büyük otellerin odalarına yerleşerek otel odasından müşteri avlamaya başladı. Bunun adına “Otel Odası Bankacılığı “deniliyor.
Derken, Türkiye’de faaliyet gösteren veya temsilcilik açan yabancı bankaların çoğu bu işe girdi. Türklere tahvil satışına, Türklerin fonlara katılmalarına aracılık eden elemanları Türkiye’yi şehir şehir gezmeye başladı.
Şimdi bu işin hacminin ne olduğunu bilmeye, tahmin etmeye imkân yok. Bu işi yapmak için ortalıkta dolananların sayısına bakılırsa, çok kişinin canı yandı ve yanacak.