Büyük sanayicilerimiz, büyük sermaye grupları büyümenin nimetlerinden bolca yararlandıkları için, "2004 yılı şahane"ydi diyorlar... 2004 yılında ekonomideki büyümeden onlar dışında da yararlanan kesim var. Bu kesim "sabit gelirli emekçiler" dışındaki "serbest gelirli emekçiler". Emekçilerden "sabit gelirliler"in ücreti artmadı ama, "serbest gelirliler" ücretlerini değişik ölçülerde artırmayı başardı. 2004 yılında iç piyasada satış patlaması görülen otomobil, buzdolabı, televizyon, oda takımı gibi malları üst gelir grubundaki sanayiciler, işadamları kapışmadı... Gelir (ücret) artışından yararlanan "serbest gelirli emekçiler" satın aldı. 2004 yılında ekonomi büyüdü... Büyüme demek gelir artışı demektir. Ama büyümenin nimeti olan gelir artışından her kesim aynı oranda yararlanamıyor. 2004 yılında gelir artışından memur, işçi, emekli ve çiftçi yararlanamadı. Sayın okuyucularıma yeni yılın, ilk haftasının, bu ilk gününde, üretime katılanların geliri nasıl paylaştıklarını basitleştirerek anlatmak istiyorum.Her şeyin başı üretimdir. Üreteceksiniz ki, gelir elde edesiniz. Kalkınma demek üretim artışı demektir. Milli gelir ülkede bir yılda üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değerini gösterir.2004 yılında Türkiye yüzde 8 - yüzde 9 "büyüdü/kalkındı" demek, üretimde bu ölçüde artış oldu demektir.Üretim, kendi kendine gerçekleşmez. Üretimi 4 faktör (doğa - emek - sermaye - müteşebbis) gerçekleştirir ve bu 4 faktör, üretime katkıları oranında üretim gelirini paylaşır.(1) Doğa, üretime katkısının karşılığını "kira" olarak alır. (2) Emek, üretime katkısının karşılığını "ücret" olarak alır. (3) Sermaye, üretime katkısının karşılığını "faiz" olarak alır. (4) Müteşebbis üretime katkısının karşılığını "kar" olarak alır.2004 yılında üretim ve üretime bağlı olarak gelir arttıysa, milli gelirimiz 100 birimden 108 birime çıktıysa, artan 8 birimden bu 4 üretim faktörü yararlanmıştır... Üretim artışı kadar önemli olan, artan gelirin hangi üretim faktörüne daha çok gittiğidir. Gelirin nasıl paylaşıldığıdır.2004 yılında üretime katılan 4 faktörden sermayenin, yaratılan katma değerden aldığı pay olan "faiz" geliri azaldı. Üretim girdisi olan kira büyük ölçüde artmadı. O halde üretim/gelir artışının nimetlerinden acaba kim yararlandı?Gelir artışının tamamı müteşebbise kar olarak mı gitti? Sayın okuyucularım önce basit anlatımıyla milli geliri oluşturan (katma değer yaratan) üretim faktörlerinin milli geliri nasıl paylaştıklarını gösteren bir tablo vereyim de, sonra neyin ne olduğunu anlatayım:Yaratılan katma değerden (üretimden) faizin aldığı pay 2004 yılında bir yıl önceye göre azaldı. Milli gelir de yüzde 8 - yüzde 9 oranında büyüdü. Bu gelir artışından (henüz bilemediğimiz ölçüde) müteşebbis yararlandı ama onların yanında başkaları da, özellikle emekçiler de ücret geliri olarak yararlandı... Üretime katılan, geliri paylaşır Üretime katkıda bulunan "emek"ten söz edilince, "ücret" geliri gündeme gelince, genelde sadece "kayıtlı işçi ve bordrolu memurların ücret ve maaşları" dışındaki emek gelirleri unutulur.Üretime emeğiyle katkıda bulunanlar sadece bordrolu memurlar ile kayıtlı işçiler değildir. Ücret geliri sadece bunların maaş ve ücretlerinden ibaret değildir. Ülkede çok sayıda kayıtsız işçi vardır. Serbest (tek başlarına) üretime katkıda bulunan bu katkısının karşılığında gelir alanlar vardır. Bunlar da ekonomik anlamda "emekçi"dir. Bunların da geliri ekonomik anlamda "ücret" geliridir. Örneğin, musluk tamircisinin, örneğin kendi aracında çalışan taksi - dolmuş şoförünün, örneğin doktorun, örneğin avukatın, örneğin park bekçisinin, örneğin ev temizliği yapan hanımın geliri de emek karşılığı elde edilen gelirdir...Bordrolu memur, kayıtlı işçi statüsündeki emekçilerin maaş ve ücretleri ile emeklilerinki "emir ve kumanda"yla artıyor. Daha doğrusu "dizginleniyor". Ama serbest emekçilerin ücretleri için bir "dizginleme yok"... Bu kesimdeki emekçiler, "arz ve talebe göre/piyasa şartlarının elverdiği ölçüde" emeklerinin karşılığı aldıkları ücretleri artırmayı becerebiliyor.2004 yılında ekonomideki büyümenin nimetlerinin kime gittiği tartışılırken, sadece büyük sanayiciler ile büyük sermaye gruplarını değil bu "serbest ücret geliri" sahibi kesimi de unutmamak gerekir.Tekrarda yarar var. Emekçiler, sadece sabit gelirli kayıtlı işçi ve memurdan ibaret değildir. Üretimde "serbest ücret geliri olan" emekçilerin de payı vardır. Bunlar 2004 yılında gelirlerini artırdı ki, iç talep büyüdü. Sabit ve serbest ücret geliri farklı şeyler 2004 yılında üretim sektörü olarak tarımda işler iyi gitmedi. Şu veya bu nedenlerle tarım sektöründe üretim artmadı. Bu nedenle de çiftçi için 2004 yılı iyi bir yıl olmadı. Çiftçi halinden memnun değil.Nüfusumuzun yüzde 38i kırsal alanda yaşıyor. İşgücümüzün yüzde 44ü kırsal kesimdeki üretimden gelir sağlıyor. Buna karşılık tarımın milli gelire katkısı sadece yüzde 11.9 oranında. Yılın ilk 9 ayında tarımsal üretim ve gelirde yüzde 1.2 oranında azalma görüldü.Gelelim bordrolu memur, kayıtlı işçi ve bunların emeklilerinin durumuna... Bu kesimdeki insanlarımıza biz "sabit gelirliler" diyoruz. Çünkü bu kesimdekilerin maaş ve ücretleri "emir ve kumandayla" (genelde) yılın başında bir otorite (hükümet veya patron) tarafından belirleniyor. Bu kesimdekiler ücretlerini arz ve talebe veya üretim artışına, büyümeye bağlı olarak ayarlama gücüne sahip değil.Acaba bu kesimde kaç kişi var? Bordrolu memurların hepsinden emekli keseneği, kayıtlı işçilerden SSK keseneği kesiliyor. Emekliler ise Emekli Sandığı, SSK ve Bağ - Kurdan emekli maaşı alıyor. O halde üç kuruluşun rakamlarına bakalım. Sabit gelirli 2 milyon 500 bin memurumuz, 6 milyon işçimiz var. Emekli Sandığından 1 milyon 500 bin, SSKdan 4 milyon, Bağ - Kurdan 1 milyon 500 bin kişi emekli maaşı alıyor. İşte bunlar, toplam 15 milyon 500 bin insanımız "sabit gelirli" kesimi oluşturuyor.İşte bu tabloda çiftçilerimiz, tarım kesiminde üretim artmadığında, "sabit gelirlilerimiz" (kendileri dışındakilerin gelirlerinde değişik ölçülerde artışlar olurken) gelir artışları sabit kaldığından, 2004 yılının iyi geçmediğini düşünüyor. Memur, işçi, emekli ve çiftçi zor durumda guras@milliyet.com.tr