Halil Ali Balkan Harbi’nden önce Selanik’ten İstanbul’a göç eden ailelerden. Kayınpederi Refik Recep, Selanik’te mensucat ticareti ile uğraşıyor. Kayınpederinin kardeşi Emin Recep’in İngiltere’nin Manchester şehrinde ürettirdiği malları Selanik’te, İstanbul’da pazarlıyor. Halil Ali İstanbul’a gelirken, kardeşi Nazım Ali daha uzaklara Buenos Aires’e giderek orada dükkân açıyor.
Halil Ali İstanbul’da mensucat satarken 1928 yılında iplik taciri Musevi asıllı iki işadamının Joseph Behar ile Taranto’ların el tezgahlarına gönderilecek iplikleri boyayan Fındıklı’daki "Mensucat Santral" isimli tesisine ortak oluyor. Oğlu Fuad Avrupa’daki tahsilini tamamlayınca bu boya tesisinde çalışmak için İstanbul’a dönüyor. Fakat ortaklar arasındaki anlaşmazlık sonucu tesis kapanınca Fuad iplik boyayacak değil, ithal edilen ipliklerden bez dokuyacak bir fabrika kurma arayışına giriyor.
Yıl 1932. Sanayi Bakanlığı’nın ‘Gümrük İthalat Rejimi Kararnamesi’ ile, dokuma sanayiinde fazla üretimi engellemek amacıyla makine ithalatı yasaklanıyor. Sanayiciye, ancak sahip olduğu eski makineleri parçalaması şartı ile makine getirme izini veriliyor. Bunun üzerine Fuad, Bursa’da hurdalıklardan dokuma makineleri topluyor. Adapazarı’nda iflas eden bir tüccarın makinelerini alıyor. Bunları İstanbul’a taşıyarak bir yere diziyor. Sanayi Bakanlığı’na müracaat ediyor. Ankara’dan gelen heyet huzurunda makineler balyoz ile kırılıyor. Kullanılamaz hale getiriliyor. Zabıt tutuluyor. Bu zabıt ile Fuad’a yeni makine ithal izni veriliyor. Ve böylece 1934 yılında Kazlıçeşme’de sur dibinde "Mensucat Santral" dokuma fabrikası kurulabiliyor.
Mensucat Santral’ın kurucusu Fuad Bezmen şimdilerde 93 yaşında. Kız kardeşinin gelini Nermin Bezmen, Fuad Bezmen’in hayat hikayesini derledi. (Fuad Bezmen, Bir Duayen’in Hatıratı, Derleyen Nermin Bezmen, PMR yayını, üçüncü baskı, 220 sayfa)
Nermin Bezmen kitabın giriş bölümünde, "Üç padişah, bir halife ve on cumhurbaşkanı zamanında yaşamış olan sanayici Fuad Bezmen’in bu anıları ile ders vermek amacı gütmüyor" diye yazmış ise de, anlatılanlardan yazılanlardan alınacak çok ders var. Aile içi çatışmaların, aile işletmelerinin parçalanmasına nasıl yol açtığı, denetimi kabul etmeyen aile üyesi yöneticilerin dev kuruluşları nasıl batırdığı kitapta uzun uzun anlatılıyor. Baba Halil Ali, nasıl oğlu Fuad’a sanayicilikte imkan tanıdı ise Fuad Bezmen de oğlu Halil’e aynı şekilde imkân tanıyor. Ama Halil babasından farklı bir arayışa giriyor. Özkaynaklarla sınırlı büyüme yerine kredi kullanarak çabuk büyüme yoluna sapıyor. Sadece ana faaliyet konusu olan tekstil sanayiinde değil, yeni alanlarda da krediye dayalı olarak büyümek istiyor.
Günün dengesiz şartları onu yüreklendiriyor. İş Bankası’nın iştiraklerinden Rabak’ı, Koruma Tarım’ı satın alıyor. Şişe Cam’ı da satın almak üzere iken borçların altında eziliyor. Koskoca "Mensucat Santral" imparatorluğu çökerken, yok olurken, o da yurtdışına kaçmak zorunda kalıyor.
Fuad Bezmen’in hayat hikayesi yayımlandığından bu yana kitap tanıtımında genelde oğlu Halil Bezmen ile olan ilişkilerine ve eleştirilerine ait bölümler öne çıkarıldı.
Halbuki kitapta, Cumhuriyet döneminin başından bugüne Türkiye ekonomisinin ve sanayileşme hareketinin gelişmesiyle ilgili önemli bilgiler var. Örneğin bugün kaçımız Birinci Dünya Savaşı dönemindeki ‘El Koyma Kanunu’ uygulamasını biliyoruz? Bu kanunla dokuma fabrikalarının tüm üretimine el konuluyordu. Bez karşılığı olarak da fabrikalara yüzde 12 fire hesabı ile pamuk veriliyordu. El konulan bezler Sümerbank tarafından "vesika" ile halka dağıtılıyordu. Fabrika yüzde 12 fire yerine yüzde 3 fire ile çalışınca, geriye kalan yüzde 9 oranındaki bezin o günün şartlarında piyasada "vesikasız olarak" satışı fabrikaya iyi para bırakıyordu.