Merkez Bankası yönetimi ucuz dövizin zararından ve de ucuz döviz nedeniyle cari açığın (döviz açığının) büyümesinin tehlikeli bir gelişme olduğundan söz etmeye başladı.
Halbuki bugüne kadar Merkez Bankası dövizi ucuz tutmaya çalışıyor, cari açığın finanse edildiği sürece sorun teşkil etmeyeceğini savunuyordu.
Eski deyim ile buna “hidayete ermek” (doğru yolu bulmak) denilir. Geç de olsa hidayete ermek iyi şeydir.
Merkez Bankası uzun yıllar yüksek faizde ısrarcı oldu. Bize büyük faturalar ödetti. Ucuz faizi savunanları küçümsedi. Bugün ucuz faizin avukatı kesildi. Demek ki, benzer şekilde yavaş yavaş ucuz dövizin, ucuz döviz yüzünden cari açığın büyümesinin kötülüğü anlaşılıyor.
Türkiye Ekonomi Kurumu’nun toplantısında bir konuşma yapan Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Erdem Başçı bakınız neler söyledi:
-Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları piyasaya oluk oluk para akıttı. Akıtıyor.
-Bu paraların bir bölümü kısa vadeli sıcak para olarak Türkiye’ye giriyor.
-İhtiyaçtan fazla sıcak para ülkeye girince, döviz bollaşıyor. Döviz bollaşınca dolar ucuzluyor.
-Dolar ucuzlayınca ithalat artıyor. İthalat artınca cari açık (döviz açığı) büyüyor.
Malumu ilan ediyorlar
İyi de... Bunları biz aylardır yazıyoruz. Derdimizi anlatamıyoruz... Gene de şükür. Sonunda Merkez Bankası gerçeği anlamış... Bundan sonra ne yapacak? Erdem Başçı Merkez Bankası’nın bundan sonra yapacaklarını sıralıyor:
- Zorunlu karşılık oranları artırılarak, bankaların topladıkları mevduatın daha büyük bölümüne Merkez Bankası el koyacak. Böylece bankaların hem kaynak maliyetleri büyürken, kredi olarak kullanacakları kaynakları küçülecek.
- Merkez Bankası piyasadaki likiditeyi kısacak. Piyasada para miktarı daraltılacak.
- Kısa vadeli faiz oranları düşürülecek. Böylece faiz cazibesinde dışarıdan sıcak para girişinin sınırlandırılmasına çalışılacak.
Bu tedbirler genelde birbiri ile çelişen tedbirlerdir. Bankaların zorunlu karşılıklarının artırılması halinde mevduat ve kredi faizi yükselir. Şirketler ve insanlar daha az kredi kullanır. Merkez Bankası likiditeyi daraltınca, bu da faizi artırıcı etki yapar.
Bu tedbirlerin amacı içeride tüketime ve yatırıma dönük talebi kırmaktır. Konut kredileri, tüketim kredileri, ihtiyaç kredileri, araç kredileri pahalı hale gelir. Tüketim ve buna bağlı olarak ekonomi daralmaya başlar. (Bu arada kredi ihtiyacı olan şirketler dışarıdan döviz kredisi kullanmaya yönelir. Döviz kredisi girişli hem cari açığı hem özel sektörün borç stokunu büyütür.)
Sıcak parayı sınırlamak zor
Gelelim kısa vadeli sıcak para için, faizin cazibesini kırmak için faiz oranlarının düşürülmesine. Faiz oranları düşürülünce ucuz faiz (başka tedbirler alınmazsa) içeride tasarrufları azaltır, tüketimi artırır. Banka kredilerinin ucuzlamasına yol açar. Bunun sonunda dış ticaret açığı ve cari açık büyür.
Erdem Başçı’nın değindiği bir başka sorun bankalardaki mevduatın büyük bölümünün vadesiz olması. Evet vadesiz mevduata dayalı olarak vadeli kredi vermek banka sistemi için risklidir ama, bizim halkımızın bir alışkanlığı var. Ne olur ise olsun, vadesiz mevduatını bankadan zırt-pırt çekmiyor. En riskli günlerde bile bankalara güveniyor. Vadesiz mevduattan vadeliye geçişi kısa zamanda sağlamak kolay değil ama, faiz farklılaştırması ile bunu yapmaya çalışmakta yarar vardır.
Bugüne kadar bazı tedbirlerde gecikmeli karar alınmasına rağmen Merkez Bankası duruma hâkim oldu. Şimdi sıra geldi ucuz döviz ve cari açık sorununa çözüm bulmaya. Bakalım vergi koymadan Merkez Bankası bu sorunu nasıl çözecek? Göreceğiz.
Düzeltme: Dünkü yazıda Ataşehir’de arsa fiyatının 4 milyon TL olduğunu yazmışım. 4 bin TL olacak. Düzeltirim.