Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uluslararası ilişkiler, "alış - veriş" ilişkisidir. Brükselden çıkan karar sonucu, "Türkiye ne alıyor - ne veriyor?" ona bakacağız. Biz tarih istiyorduk. Tarihi aldık. Onlar tarihi vermeden önce ve verdikten sonra isteklerini sıralamaya başladı. Biz tarihi aldık. Onlar ise istiyor ama biz henüz bir şey vermedik... Bundan sonra istenenleri verip vermeyeceğimizi kararlaştıracağız. Avrupalıların cevaplanmamış isteklerine bakarak bugünden dert etmeye gerek yok.Bizi sevmiyorlar, bizi istemiyorlar, bizimle uğraşıyorlar, diyerek Avrupa ülkelerine küsmek imkânına sahip değiliz... Her şeye rağmen, haysiyetimizi ve de haklarımızı koruyarak onlarla bir arada yaşamak zorundayız.Engeller, bundan sonra masaya konulacak yeni şartlar moralleri bozmasın. İnsanlar fani, ülkeler kalıcı... Dünya devamlı değişim içinde... Bırakınız on yılı, bir yıl içinde bile neyin ne olacağı, neyin nasıl değişeceği belli değil. AB üyeliği için kamuoyu "tarih bekleyişi"ne itilmişti. Türkiyeyi tam üye olarak görmek istemeyen ama Türkiyenin başka maceralara sürüklenmesinden de korkan Avrupa ülkeleri, iki tarih verdi. Biri, 2005 müzakerelere başlama tarihi. Öbürü, 2015 müzakereler tamamlanırsa üyeliğe kabul tarihi... Ama bu tarihler "kerhen" (istemeye istemeye) verildiği için, 2005in önüne "Kıbrıs" engelini koydular. 2015e kadar ne engeller çıkaracaklarını, yatıp kalkıp düşünecekler. "Ezkaza..." Türkler engelleri aşar korkusuyla on yılın sonunda da referandum (halkoylaması) şartından söz etmeye başladılar. Önceki gün Brükselde, basın toplantısı sonunda Başbakan Erdoğana, "Avusturya Başbakanı, Müzakereler on yılın sonunda tam üyelik kararıyla sonuçlansa bile Avusturyada referandum yapacağız, olumsuz sonuç çıkarsa Türkiye üye olamaz dedi. Bu beyanatı nasıl karşılıyorsunuz?" şeklinde bir soru yöneltildi. Başbakan, "Önemli değil... O zamana kadar kim öle, kim kala" cevabını verdi.Bu köşede daha önce yayımlanmış bir hikayeyi hatırlatmak istiyorum. "Hükümdar atına konuşma öğretilmesini istiyormuş. Ülkenin dil hocalarını teker teker saraya çağırıp atına konuşma öğretmelerini buyuruyormuş. Ata konuşma öğretilemez diyenin de kafasını vurduruyormuş. Huzura çağrılan bir dil hocası, Ata konuşma öğretirim ama üç yılda öğretirim deyince, hem kafasını kurtarmış hem kese kese altın almış. Huzurdan ayrılırken hocaya sormuşlar, Ata konuşma öğretilemeyeceğini bilmeyecek kadar saf mısın? Nasıl konuşma öğreteceksin?" Hoca gülmüş. Önümüzde üç yıl var. Kafayı şimdiden vurdurmaktan ise üç yılda Allah kerim... Kim öle, kim kala... Ya padişah ölür, ya at ölür, ya ben ölürüm..."Dünya hızlı bir siyasi ve ekonomik değişim içinde. On yıl önce Avrupada hangi politikacılar işbaşındaydı, Avrupanın gündemi neydi? Bugün ABye tam üye kabul edilen bazı ülkeler on yıl önce ne durumdaydı? Bugün bütün bunları hatırlayan var mı? ABye hakim büyük Avrupa ülkelerinin tamamında iktidarı ellerinde tutan partiler ve politikacılar iktidar savaşı içinde. Kısa sürede büyük değişimler olacak. Şartlar devamlı değişiyor Tarih almakla AB konusunda mutlu sona ermedik. Yapacak daha çok şey var ama... Artık başta Kıbrıs konusundaki istekler olmak üzere AB isteklerini bir süre unutarak işimize bakalım. Kısa sürede ABden bize hayır yok. Ne yapacaksak kendimiz yapacağız.AByi mutlu etmek için değil, kendimiz mutlu olmak için yapısal düzenlemeleri tamamlayacağız. Üretimi artıracağız. Her şeyin başının üretim artışı olduğunu unutmayacağız.İyi de... ABden tarih almanın halkımıza hiç mi yararı olmayacak? Dün sabah TVde izlediğim bir röportajı özetleyeyim... Kadir Çöpdemir, elinde mikrofon, Brükselin Türk mahallesinde Eskişehir Kahvesine giriyor. Türkler gündüz vakti kahvede okey oynayarak vakit dolduruyor. Çöpdemir, birine yaklaşıyor. "ABden tarih almanın size ne yararı olacak?" diyor. Bizimki, okey oynamaya devam ederken cevaplıyor: "Faydası olur abi. Türkiyeden şarkıcı getirmeye kalkıyoruz, getiremiyoruz... Bundan sonra getiririz." (Haberi yok ki, bundan sonra da şarkıcı getiremeyecek. Tarih almak başka, serbest dolaşım hakkı almak başka. Şarkıcıyı dinlemek için okey masasından kalkarak Türkiyeye kadar gelmek zorunda...) guras@milliyet.com.tr Her şeyin başı üretim