Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sema gösterileri giderek “sahne show”una dönüştürülmeye başlandı. Giderek “göbek dansı”nın yerini alacak. Geçen ramazan ayında bazı turistik lokantalarda, iftardan gece yarısına kadar, salonun ortasında bir semazen döndü durdu. İstanbul’da havaalanının dış hatlar terminalinde, yurda gelen turistler için koridorlarda semazenler döndürüldü.
İnsanların, toplumların, ülkelerin bazı değerleri vardır. Bu değerlere saygı gösterilmesi gerekir. Para için bu değerler satılamaz. Bu değerler paraya çevrilemez.
Hz. Mevlana’nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi Bayru semayı şöyle anlatıyor:
- Sema, Mevlevilik tarikatının en önemli unsurlarından biridir. Mevlevi dervişi olmak isteyen kişi önce nev-niyâz (yeni tâlib) unvanıyla Mevlevihanenin matbahında üç gün postta (Saka Postu) oturur, bu süre sonunda eğer tarikata kabul edilme onayı almışsa başına sikke giydirilerek Mevlevihanede çalışmaya ve sema meşk etmeye başlar. Artık bu kişi ‘can’ diye anılır. Bir taraftan matbahta bulunan ortasında bir çivinin çakılı olduğu meşk tahtasında sema öğrenip tarikatının asıl objesini yerine getirmeye çalışan can diğer taraftan Abrîzcilik, Pazarcılık, Şerbetçilik, Süpürgecilik, Çerağcılık ve Somatçılık gibi 18 adet dergâh hizmetlerinde de sırasıyla çalışır ve 1001 günlük çilesini çıkarmış olur.
Can’a bu hizmetleri yerine getirirken yeteneğine göre bir meslek de öğretilir. Bu meslekler genellikle güzel sanatların çeşitli dallarında olur; can’ın yeteneğine göre hattatlık, hakkaklık, çinicilik ve musikişinaslık eğitimi verilir. 1001 günü layıkıyla tamamlayan can artık Mevlevilik tarikatına göre ‘Dede’ unvanı almış, kendisine bir hücre (oda) edinip orada yeteneğine göre çalışmalarına devam etme hakkı kazanmıştır.

Her hareketin bir anlamı var
Esin Çelebi Bayru semanın anlamını ve usulünü ise şöyle anlatıyor:
- Sema edilen ve adına semahane denilen alanın şeklinden, üstüne oturulan postların renklerine, semazenin giydiği her giysiden, yaptığı harekete kadar hepsinin bir manası vardır; bir sembol ifade etmektedir.
Semahane dairevi bir alandır ve kâinatı sembolize eder. Şeyhin oturduğu kırmızı post Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin makamı sayılır ve şeyh efendi vekâleten bu makama oturur. Kırmızı renk ‘vuslat’ yani Allah’a kavuşma rengidir. Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi güneş batarken Allah’a kavuşmuştur. Bilindiği gibi güneş batarken de doğarken de gökyüzü kırmızı bir renk alır. İşte şeyh postunun kırmızı rengi maddi dünyadan batışı, manevi dünyaya doğuşu temsil eder. Mevleviliğe yeni girenlerin oturduğu post siyah olur. Siyah renksizliğin rengidir, tevhidi temsil eder, bütün renkleri içinde barındırır. Derviş bilgilenip yol alınca beyaz renkli posta oturmaya hak kazanır.

Değerleri yok etmeyelim
Semazen’in kıyafetinin de anlamı var.
- Semazenin başındaki takke-i sikke, insanın kötü huylarının, yani nefsinin mezar taşını temsil eder. Beyaz giysisi tennure kefeninin, tennurenin üzerine giyilen hırka ise nefsinin sembolüdür.
Semazen semaya başlarken hırkasını çıkarır ve manevi bir temizliğe adım atmış olur. Semazenin, kollarını çapraz bağlı olarak duruşu Allah’ın birliğini ifade eder. Kollarını iki yana açarak sağdan sola dönerken adeta kâinatı bütün kalbiyle kucaklar gibidir. Gökyüzüne dönük olan sağ eli ile Hak’tan aldığını, yeryüzüne dönük olan sol eli ile halka dağıtır. Burada ayrıca semazenin Hak’ta yok oluşu da vurgulanır.
Sema töreni Mustafa Itrî (ölm. 1712) efendinin bestelediği 6 peygamber efendimizi öven Na’t-ı şerif ile başlar. Allah’ın kâinatı yaratışındaki “OL” (kün) emrini sembolize eden kudüm sesinin ardından ilahi nefes olan ney sesi duyulur. Kainat oluşmuş ve can bulmuştur. Efendinin önderliğindeki semazenler semahanenin etrafında dairevi bir yol izleyerek yürürler. Her bir dairenin ilk yarısı maddi dünyayı, ikinci yarısı manevi dünyayı sembolize eder.
“Sema kulun hakikate yönelip akılla - aşkla yücelip, nefsini terk ederek Hak’ta yok oluşu ve olgunluğa ermiş, kâmil bir insan olarak tekrar kulluğa dönüşüdür.” Bir sema töreninden sonra semazen de, töreni izleyen de yaratanına biraz daha yaklaşır, O’na olan aşkı daha kuvvetlenir; arınır, tertemiz mutlu ve huzurlu bir ruha kavuşur. Esin Çelebi Bayru’dan öğrendiklerimi aktardım. Umulur ki her şeyi yozlaştırdığımız gibi semayı da yozlaştırmayız.