Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Faiz, (kaba anlatımıyla) paranın fiyatıdır. Fiyat bir malın arzına, talebine göre oluşur. Fiyat arttıkça mal bollanır. Fiyat düşünce malın arzı da azalır. Paranın (ana) kaynağı tasarruftur. İnsanlar geliri esas itibariyle tüketmek için elde eder. Bir bölümünü devlet ‘zorunlu tasarruf’ (vergi, resim, harç) olarak alır. Kalanın bir bölümü de ‘gönüllü olarak’ tasarruf edilir.
İnsanların gelirlerinin bir bölümünü tasarruf etmelerine yol açan bir başka güçlü faktör vardır: Faiz!.. Faiz, insanların aklını çeler. Faiz yükseldikçe insanlar faiz ile ya daha iyi bir yaşam, ya da birikimlerinin kar gibi büyümesi bekleyişine girer.

Yüksek faiz tasarrufu artırır, fonları çoğaltır, tasarruf sahiplerini mutlu eder ama, oluşan fonları kullanacakları ezer. Yüksek faiz yatırımı, üretimi güçleştirir. Bugün Batı ülkelerinde faiz yüzde 4, enflasyon yüzde 2’dir. Bu durumda reel faiz yüzde 2 dolayındadır. Türkiye’de enflasyon yüzde 80’lerdeyken mevduata ödenen net faiz yüzde 42’dir. Bu durumda tasarruf sahibi reel faiz almıyor, aksine anaparası eriyor. Eğer gelecek yılın enflasyonunun yüzde 40 olacağı varsayımı ile hesap yapılır ise, yüzde 42 mevduat faizinin yıllık net reel getirisinin yüzde 1.4 olduğu ortaya çıkar.
Bu uzun açıklamaları bir hanım okuyucum için yapıyorum. Hanım okuyucum diyor ki, "Tek başıma yaşayan bir emekliyim. Fiyatlar yüzde 70, yüzde 80 artınca emekli maaşım ile yaşayamayacağımı gördüm. Evimi satıp parasını bankaya koydum. Kira ile bir ev tuttum. Banka faizinin bir bölümü ile kirayı ödedikten sonra kalanını emekli maaşıma ekleyerek geçiniyordum. Bankalar faizi devamlı düşürünce, faiz kirayı karşılayamaz oldu. Bankadaki ev parasını bozdura bozdura yemeye başladım. Ev parasını bir yanda da enflasyon yiyor. Yakında ev parasından bir şey kalmayacak. Bankalar mevduat faizini gelecekte enflasyonun yüzde 30’lara düşeceği hesabına dayanarak düşürüyor. Bankadaki para yüzde 80 enflasyondan eriyor. Ama mevduat faizi yüzde 40’lardan ödeniyor. N’olacak bizim halimiz?"
Söyleyecek söz bulamadım... Tablo IMF destekli hükümet politikasına dayanıyor. ‘Enflasyonu düşüremedik, bari faizi düşürelim’ diyerek faize bastırılıyor. En büyük borçlu devlet yatırımcıyı, üretimciyi, borçluyu değil öncelikle kendini düşünerek faizi düşürme çabasında. Normal piyasalarda, ‘devlet emri ile’ faiz düşürmek imkansızdır. Faiz düştüğü an para altına, dövize, borsaya, gayrimenkule, tüketime yönelir. Gayrimenkul ve tüketici piyasası, borsa ölü durumda. Altın ve dövizde kısa sürede kıpırtı görünmüyor. Bu nedenle insanlar faizin düşüklüğüne rağmen parayı bankaya, bankalar da kullanamadıkları parayı faizin düşüklüğüne rağmen Hazine bonosuna yatırıyor.

Faizin düşmesinde sevinmesi gereken yatırımcı ve üreticinin durumuna gelince... Normalde ucuz faiz, yatırımı ve üretimi teşvik eder. Geliniz görünüz ki talep olmadığından düşük faize rağmen reel kesim sevinemiyor. Kredi faizlerinin az da olsa aşağıya çekilmesi sadece reel kesimde büyük borç yükünü taşıyanların yükünün biraz da olsa hafiflemesine imkân veriyor.