Döviz piyasası, faiz piyasası, hisse senedi piyasası, bizde ekonomi için üretim için çalışmıyor. Havadan para kazanmak isteyenlerin ve buna alışanların hakimiyetine girdi. Bu piyasalarda birbirimizi kazıklıyoruz.
Çünkü bu piyasalarda biri kazanıyor ise bir başkası mutlaka kaybediyor. Kaybeden her zaman biziz, kazananlar da genelde bizden ama, arada sırada (fırsat bu fırsat diyerek) yabancılar da piyasaya giriyor, bizleri vurup kaçıyor.
Döviz piyasasında, döviz fiyatının arz ve talebe göre inip çıkması, fiyatların, ekonominin üretim gücünden, döviz gelir gider trafiğinden, enflasyondan etkilenerek oluşması beklenir. Halbuki bizde halkın, bankaların ve Türkiye’de para oyunu çeviren yabancıların Türk lirasından dövize dönmeleriyle fiyatlar çıkıyor. Döviz satmalarıyla iniyor. Döviz piyasasının reel ekonomi ile ilgisi, ilişkisi kalmadı.
Faiz piyasası ülkede fonların üretime, tüketime yönlendirilmesi bakımından önem taşır. Hükümet ekonomiyi canlandırmak istediğinde faizleri indirir. Enflasyonu kontrol etmek istediğinde faizleri çıkarır. Bizde faizleri Hazine belirliyor. Borç bulma telaşındaki Hazine, faizi, bonolarını satabileceği noktaya kadar yükseltiyor. Bu yüksek faiz ekonomiyi nasıl etkiler? Düşünen yok. Hisse senedi piyasası ekonomide yatırımlara ve üretime kaynak yaratma mekanizmasıdır. Yatırım ve üretim yapacak şirketler hisse senedi satarak ekonomiye yeni yatırımlar sağlar, üretimi artırır. Bizde hisse senedi piyasası, şirketlerin kağıt satarak halktan topladıkları paraları üretim dışına kaçırma mekanizmasına, halkı kazıklama mekanizmasına dönüştü.
İş yapacaksın, para kazanacaksın... Ne gereği var? Para bul. Konu bul. Makine al. İşçi çalıştır. Sabahtan akşama işin başında dur. Al, sat... Bu kadar terlemeye değer mi? Yıllarca oku. Doktor ol. İhtisas yap. Cerrahlıkta başkaları ile yarış. Elli yaşında üne kavuş. Günde altı ameliyat yap. Bu kadar terlemeye değer mi?
Oturduğun yerde döviz al döviz sat... Hisse senedi al, tahvil sat. Tahvil alıp bono sat... Hele bu işleri bir bilene yasladı isen yaşadın. Bütün mesele doğru zamanda doğru pozisyon almada... Ve de kazanan tarafta olmada... Kaybetti isen... Yandın ama... Devam et... Boş ver üretimi, boş ver çalışmayı... Herkes kazanıyor...
İşte bu nedenle insanlar piyasaları ‘at yarışı izler gibi’ izliyor... Piyasalar ‘kapanan kumarhanelerin yerini aldı’. İnsanların birbirini kazıklama sistemi olarak geldi ekonominin ve hayat tarzımızın tepesine oturdu.
Durdukları yerde para kazanmak isteyenler için piyasaların istikrarı önemli değil. Tam tersine piyasalar dalgalanmalı, hiç beklenmedik zamanlarda inip çıkmalı ki, spekülasyon denen olay gerçekleşsin. Doğru pozisyon alanlar yanlış pozisyon alanları silkelesin. Paralar bir cepten öbürüne geçsin. ‘Piyasaların sopası var’ diyerek Ankara’daki politikacılar da tezgaha dahil edildi. Zavallı politikacılar, "Aman piyasaları kızdırmayalım... Aman ne olacak ise piyasalar kapandıktan sonra olsun... Aman piyasaların sopasını yemeyelim..." korkusu ile yaşar hale geldi.
Piyasasız olmaz ama, bizdeki piyasalar piyasalıktan çıktı. Bu piyasalar ile bu ülkede ne yatırım, ne üretim olur ne de kaynak yaratılır.